İtalya

Torino Gezi Notları

İtalya’dan ilk yazımızla karşınızdayız. Bu yazıda Torino hakkında bilmeniz gerekenleri aktarıyor olacağız. Torino’ya neden gidilir, ne yenir, kaç gün kalınır, nerelere gidilir hepsi bu yazıda..

Torino Hakkında Genel Bilgi

Torino İtalya’nın kuzey batısında Fransa’ya komşu olan Piyemonte(Piedmont) bölgesinin başkenti bir şehir. İtalya’nın ise eski başkenti. Günümüzde İtalya’nın özellikle ekonomik olarak büyük şehirleri arasında gösteriliyor.

FIAT’ın ve FIAT’ın diğer markaları olan Lancia, Alfa Romeo gibi araba markalarıyla İtalyan otomotiv dünyasının kalbi burada atıyor. FIAT’ın T harfi de Torino’dan geliyormuş. Futbolseverler ise Torino’yu hem Juventus hem de Torino futbol takımlarından dolayı zaten bilecektir.

Bilmiyoruz milliyetçilikten midir nedir, sokaklar Fiat araçlardan geçilmiyor. Araçların en az yarısı ya Fiat ya da Fiat’ın yan markası Lancia. Diğer bir ilginç nokta ise memlekette sedan araç neredeyse görmedik. Çok büyük oranda A ve B segmenti yani ufak araçlar veya SUV’lar kullanılıyor. İtalya’nın dar sokaklarına ve muhtemelen yetersiz sayıdaki otoparkına uygun bir hareket. Bunu da gereksiz bir detay olarak yazmış olalım 🙂

İtalya Covid Kısıtlamaları (Mart 2022)

  • İtalya ülkeye gelen turistlerden EU Digital Passenger Locator Form(dPLF) doldurmasını istiyor. Forma https://app.euplf.eu/#/ adresinden ulaşabilirsiniz.
  • Form haricinde tabi ki Avrupa Birliğinde geçerli aşı olduğuna dair belge de bekleniyor.
  • Son olarak ise FFP2 maske giymeniz gerekiyor.

İlginçtir bizim havaalanında ne formu ne de aşı durumunu kontrol ettiler. Gayet rahat bir şekilde girdik. Hatta FFP2 maske kullanmayan birçok kişi de gördük. Ancak müze, restoran vb yerlerde aşı kartı ve maskeye bakıyorlar. Tabi ki siz kağıt üzerinde yazan neyse ona göre hareket edin. Malum durumlar sürekli değiştiği için güncel bilgiye bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Birazcık Torino Tarihi

Torino’nun önemini anlamak için önce Savoy’lardan mutlaka bahsetmemiz gerekir.

Çok fazla Vikipedi vari bilgilere dalmadan, Savoylar sağlam bir aile ve kökenleri Batı Alpler’e dayanıyor. Zaman içerisinde büyüyüp gelişiyorlar ve 1416’dan 1847’ye kadar var olmuş Savoy Dükalığını yönetiyorlar. Dükalığın başkentini ise 1562’de Torino’ya taşınıyor. Sonra bu aile Sardinya Krallığı’nı yönetiyor. Hatta Osmanlı fethetmeden önce Kıbrıs ve Antalya’da kurulu Kıbrıs Krallığı’nın başında bir dönem Savoy ailesinden gelen krallar varmış. Adamlar kan bağından dolayı tarihleri boyunca 15-20 farklı krallıkta hükmetmişler.

İtalya’ya tekrar dönecek olursak 1800’lerin başlarında İtalya, Anadolu’daki beylikler dönemi gibi bir sürü devletten oluşuyor. Sardinyalılar(başkentleri Torino) sazı eline alıyor ve İtalya’yı tek bir devlet haline(risorgimento deniyor bu olaya) getiriyorlar. Romalılar’dan sonra ilk defa İtalya yarım adası tek bir devlet şekline bürünüyor, adı da İtalya Krallığı oluyor. Tarihi açıdan önemli bir olay. İtalya Krallığı’nın ilk yıllarında da (1861-1865) Torino başkentlik yapıyor ve sonra başkent Floransa’ya geçiyor.

Turin – Kaynak

Özellikle 1562’de Savoy Dükalığı’nın başkenti olunca Savoy ailesi yetenekli yerel mimarları işin başına getiriyor ve barok mimarinin önemli örnekleri birer birer inşa ediliyor. Kısacası Torino 300 yıl boyunca başkent ünvanına sahip oluyor. Başkent olduğu yüzlerce yıl boyunca yapılan saraylar, kaleler, kiliseler, kütüphaneler, meydanlarla bir tarih ve kültür şehri olarak öne çıkıyor.

Torino’ya Neden Gidilir?

Eğer Torino hakkında fikir sahibi değilseniz, size gelmeniz birkaç sebep sayabiliriz:

  • İtalya’nın eski başkenti
  • Barok mimarisinin önemli örneklerine ev sahipliği yapıyor
  • İtalya’nın Parisi olarak lanse ediliyor(yersen)
  • Mısır’da bile bulamayacağınız Eski Mısır’dan kalma eserlerin yer aldığı Mısır müzesi
  • Ünlü Lavazza kahvelerinin çıktığı yer(müzesi de var)
  • Hz.İsa’ya ait olduğu iddia edilen kefen (olmadığı karbon testiyle ortaya çıkmış ama meraklısına..)
  • Geleneksel çiğ eti denemek için

Açık konuşalım ki Torino, sizin de İtalya deyince aklınıza ilk gelen yer değildir. Bizce Torino Türkiye’den kalkıp görmeye değecek bir şehir değil. Belki Milano, Floransa, Torino, Venedik vs gibi bir Kuzey İtalya turuna dahil edilebilir. Eğer Avrupa’da yaşıyorsanız 2-3 günlüğüne kaçamak yapmak için ise uygun bir destinasyon. Özellikle Ryanair’in uygun biletleri oluyor.

Torino’da Kaç Gün Kalınır?

Madem gelmeye karar verdiniz Torino’ya, o halde 2 ila 4 gün arası vakit ayırabilirsiniz.

Torino Şehiriçi Ulaşım

Torino’da şehir içi ulaşım oldukça iyi diyebiliriz. Tramvaylar, otobüsler, metrolar vızır vızır çalışıyor. Araçlar eski olsa da ulaşımı aksatan bir durum yok. Özellikle şehir merkezinde arnavut kaldırımı yollar çok var veya birçok yolda asfalt düzgün değil. O nedenle özellikle otobüste seyahat ederken gürültülü ve rahatsız bir yolculuk oluyor. Zaten bazı otobüsler parçalanmaya başlamıştı..

İstanbul’dan ve Barcelona’dan alıştığımızın aksine Torino’da bilet basmak zorunlu değil diye anladık. Çoğu yolcu araca biniyordu ve bilet basmadan geçiyordu. Sanıyoruz Almanya’daki Hollanda’daki gibi  güven ilişkisine dayalı bir sistemleri var.

Kalacağınız yere bağlı olarak otobüslerin işleticisi olan GTT’nin günlük biletlerinden alabilirsiniz. Tek binimlik veya 1,2,3,5 günlük seçenekler var. Tek binim 1.70 Euro. 90 dakikaya kadar aktarma yapılabiliyor.

Biz 3 günlük bilet için 10 Euro verdik. En az 20 kez kullanmışızdır. Tuttuğumuz ev şehir merkezine 25 dk yürüme mesafesinde olduğu için daha çok otobüs veya metro tercih ettik. Bu 3 günlük bileti Torino kartla beraber 2-3 Euro indirimli alabiliyormuşuz ama bunu sonra öğrendik. Aklınızda olsun.

Şehir içinde toplu ulaşımla seyahat ve navigasyon için Google Haritalar ve CityMapper gayet iş çıkartıyor.

Otobüs biletini tabaccheria denen büfelerde bulabiliyorsunuz.

Torino Havaalanı Şehir Merkezi Arası Ulaşım

Belediye Otobüsü ile

En ucuz yol GTT’nin otobüsleri ile yolculuk etmek. Şehir merkezinden 11 + SFMA ile bunu yapabilirsiniz. Biz bunu tercih etmedik. 11 numarayı Venaria’dan şehir merkezine gelirken kullandığımız için gördük ki uzun ve rahatsız bir yolculuk oluyor. Bu şekilde size maliyeti 4.70 Euro oluyormuş.

Özel Otobüslerle(Havaş, Havataş gibi)

İkinci seçenek SADEM. Bu firma Havatas gibi ama daha ilkel. Biz SADEM kullandık ve otobüs baya eskiydi. Ücreti 7 Euro. Otobüs içinde temassız kredi kartı ile ödeyebiliyorsunuz. Rezervasyon falan gerekmiyor. Şu siteden güzergahı, saati kontrol edebilirsiniz.

Taksi ile

Diğer bir seçenek ise taksi olabilir. Biz gece vardığımız için otobüsle falan uğraşmayalım dedik ve Airbnb ev sahibimizin teklifi üzerine 25 Euro’ya eve getirme teklifini kabul ettik. Normalde de 30 Euro civarı tutuyormuş.

Torino Gezilecek Yerler

Gelelim Torino’de gezilecek yerler neresi onu anlatmaya. Bu kısımdan sonra Torino Gezi Planları ve Torino Gezi Tavsiyelerimiz kısımlarına göz atmayı unutmayın.

Ayrıca bu yazıda geçen Torino gezi noktalarını ve yeme-içme mekanlarını işaretlediğimiz Google Haritalar listesine buradan erişebilirsiniz.

Torino Kraliyet Sarayı ve Bahçesi (Palazzo Reale di Torino)

Resmi sitesi: https://www.museireali.beniculturali.it/plan-your-visit/

16.yy’da Savoylar için yapılmış olan saray 1942’den beri müze olarak görev görüyor. 1997’den beri de UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor.

Müze, göz alıcı ve şatafatlı şekilde tasarlanmış kraliyet ailesinin bir zamanlar yaşadığı 17.yy’dan kalma onlarca odaya, tavan ve duvar işlemelerine, mobilyalara, tablolara ev sahipliği yapıyor. Kraliyet odaları zenginliğin, sanatın, şatafatın vücut bulmuş bir hali adeta. Müzede gezebileceğiniz çeşitli kısımlar var:

  • Üstte bahsettiğim kraliyet odaları
  • Royal Armory(Kraliyet Silahhanesi): Dünyanın en büyük koleksiyonlarıdan biri olan silah/savaş aletlerinin olduğu salon. Özellike tavan işlemeleri ve ışıkla beraber etkileyici bir görüntüsü var.
  • Sabauda Galerisi ve Arkeolojik Müze: Galeri kısmında yüzlerce tablo yer alıyor. Açıkçası çok anlamadığımız için bizce en sıkıcı kısım buydu. Binanın altında ve bahçesinde ise Roma döneminden kalma tiyatro ve antik kalıntılar görülebiliyor.
  • Kefen Şapeli(The Chapel of Shroud): Savoy ailesi 1453’de Hz.İsa’ya ait olduğunu düşündükleri bir kefen satın alıyorlar. Kefenin üzerinde Hz. İsa’nın bugün resmedilen haline çok benzeyen bir silüet yer alıyor. Bilimsel olarak bu kefenin Ortaçağ’dan kaldığı kanıtlansa da inanan inanıyor işte. Kefen önceleri hemen sarayın arkasında yer alan Torino Katedrali’ndeymiş. Bu şapel yapılınca buraya taşınıyor. Biz kefeni göremedik. Sanırım sadece özel günlerde sergileniyor. Kefen olmasa bile mimari olarak etkileyici olduğunu söyleyebiliriz. Şapelin yapımına 17.yy’da dönemin en iyi Barok mimarlarından Guarino Guarini tarafından başlanıyor(evet tarafından). Yıldızlar, altıgenler, haçlar, zeytin yaprakları vs. hepsi İsa’yı temsilen yerleştirilmiş. Maalesef 1997’de çıkan bir yangında bina büyük hasar alıyor. Ondan sonra büyük çaplı bir restorasyon çalışmasına başlıyor ve şu an gördüğümüz aslında orijinaline sadık kalınmış olsa bile baya ‘yeni’ hali.
  • Kraliyet Kütüphanesi: Kütüphane, Royal Armory’nin alt katında kalsa da girişi sarayın dışında Piazza Castello tarafında kalıyor. Uzunlamasına giden bir yapı. Sadece yarısına kadar ziyarete açık, diğer yarısı çalışmaya gelen insanlar tarafınan kullanılıyor. Binlerce ilginç boyutta ve çeşitte kitapların yanı sıra, tavanda ünlü bilim adamlarının portrelerini görebilirsiniz. Bunun yanı sıra Leonardo Da Vinci’nin self-portresi de burada yer almakta ancak sergilenmiyor.
  • Saray bahçesi: Malum biz Şubat ayında gittiğimiz için çok cazibesi yoktu ama daha iyi bir havada kısa bir turlayıp, nefes almak için güzel olabilir. Bahçeye girmek ücretsiz.

Müzeye tam giriş ücreti 15 Euro iken, Torino kart ile ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Ziyaretinizi en az 2-3 saat olarak planlayabilirsiniz.

Madama Sarayı

Madama Sarayı, Piazza Castello(Castello Meydanı)’nun tam ortasına yerleşmiş eski bir saray, şimdilerde ise bir müze. Binanın bir cephesi, yanında iki kulesi ile Ortaçağ’dan kalma bir kale görüntüsünde iken, Kraliyet Sarayı’nın yakın olan cephesi Barok mimarinin el değmesiyle bir saray havası var. Bina bu havalı süslemelerini ve adını Savoy ailesinden iki kraliçeye borçlu.

Kraliyet müzesi gibi burası da çeşitli kısımlardan oluşuyor ama daha ufak.

  • Zemin katta Roma döneminde birkaç kalıntı ve mozaiği görebiliyorsunuz. Bahçeye çıkış da varmış normalde ama biz gittiğimizde kapalıydı.
  • Giriş katta Ortaçağ döneminden kalma dini odaklı sanat eserleri,
  • Birinci katta, Kraliyet sarayındakine benzer Barok tarzı odalar,
  • Son olarak 2.katta ise İtalya’nın ve dünyanın(Türkiye’den de var) dört bir tarafından getirilmiş el işi cam, seramik, el işi eserleri görebilirsiniz.

Müzeye tam giriş ücreti 10 Euro iken, Torino Kart ile ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Ziyaretinizi 1-2 saat olarak planlayabilirsiniz. Eğer Torino Kart almadıysanız, mutlaka girin diyeceğimiz bir yer değil.

Müzeye girerken çantanız vs varsa mutlaka dolaplara bırakmanız isteniyor. Dolapların depozito ücreti ise 1 Euro. Çıkışta geri alıyorsunuz. Biz de bozuk yoktu, bilet gişesinde bozdular.

Mole Antonelliana ve Sinema Müzesi

Mole, Torino’nun en ikonik binası. Yapımına 1863’te Sinagog olacak diye mimar Alessandro Antonelli tarafından başlanıyor ancak işler istenildiği gibi gitmemiş ve hem tasarım hem maliyet Yahudi topluluğunun düşündüğünden çok farklı olmuş. Öyle olunca Yahudiler projeden çıkmışlar. En son belediye geri kalan işi üstlenmiş ve inşaatı tamamlamış.

Mole, ilginç görüntüsünün yanında bugün demir bir iskeleti olmadan tuğla ile yapılmış en yüksek bina ve en uzun müze binası gibi ünvanlara da sahip.

Kubbesinin bir tarafında kırmızı neon ışıklarla Fibonacci sayıları(1 1 2 3 5 8 13 ..) işlenmiş.


Sinema Müzesi

Günümüzde Mole, Museo Nazionale del Cinema(Ulusal Sinema Müzesi)’ya ev sahipliği yapıyor. Bu müzeye girmeden önce acaba hep İtalyan sineması ile ilgili bir müze mi acaba diye düşünmüştük. İzlediğimiz birkaç İtalyan filmi dışında İtalyan sineması hakkında hiçbir fikrimiz yoktu ve ilgimizi de çektiği söylenemezdi. Ancak müze bizi baya baya şaşırttı. Müze gölge oyunlarından başlayıp ışık, ışığın kırılması, optik prensipleri, fotoğraf makinesinin çalışmasından, kameranın çalışma prensiplerine, yüz küsür yıllık sinema ve öncesindeki görsel şovlara kadar birçok esere sahip. Sadece eserler değil interaktif araçlarla da eğlenceli kılmışlar. Bitti mi? Hayır. Sinema dünyasının ünlü filmlerinden sahne dekorasyonları, heykeller, ünlü oyuncuların kullandığı objeler, çekim teknikleri, VR deneyimi, İtalyan sinemasının ünlü isimlerinden oluşan uzun yol… Kısacası burası A’dan-Z’ye bir sinema müzesi. Mutlaka görmenizi tavsiye ederiz. 1896 yapımı ilk film olarak kabul edilen Arrival of a Train at La Ciotat‘ın gösterimi sonunda ki küçük sürprizi de çok sevdik 🙂

Asansör

Sinema müzesinin yanında aynı zamanda panoramik olarak Torino’ya bakabileceğiniz bir de asansör var. Normalde asansör giriş ücreti 8 Euro. Turist kartı ile 2 Euro indirim oluyor.

Biz asansöre binmedik. Turist kartı alırken görevliye sizce 6 Euro vermeye değer mi diye sormuştum. O da manzara için asansöre binmektense Chiesa di Santa Maria del Monte dei Cappuccini isimli Po nehrinin diğer tarafında bulunan kiliseyi tavsiye etmişti. Hem daha güzel manzara hem de ücretsizdi. Ayrıca Mole’nin kendisini de kadraja ekleme olanağınız var 😉 Bu yazının ana fotoğrafı bu kiliseden çekilmiş.

Torino Mısır Müzesi (Museo Egizio)

Resmi sitesi: https://www.museoegizio.it/en/

Koleksiyon listesi: https://collezioni.museoegizio.it

3300‘ü ziyarete açık 30000‘den fazla eser, 24 insan, 17 hayvan mumyası, 19 metrelik korunan en uzun papirüs, 4 kata yayılmış devasa bir müze. Dünyada Eski Mısır’a ait en fazla eserin yer aldığı müzelerden bir tanesi burası.

1798’de Napolyon’un Mısır’a seferine Savoylar 150 kişilik bir araştırmacı, bilim adamı, arkeolog ordusu yollarlar. Bu sefer sırasında şans eseri Rosetta Stone bulunur ki hiyerogliflerin çözülmesinde çok kritik öneme sahiptir. Sonrasında birçok farklı arkeolog Mısır’da çalışır. Sonucu ise işte bu müzede gördükleriniz. Burayı Avrupa’da Eski Mısır deyince öne çıkan müzelerinden biri yapacak kadar eser ve mumya bulmuşlar ve getirmişler.

Avrupalılar’ın Eski Mısır uygarlığına olan merakı çok eskilere dayansa da 16.yy’da iyice alevleniyor. Torino özelinde ise Savoylar Torino’yu başkent yaptıktan sonra bir Roma eserinin altında Mısır Tanrıçalarından İsis’e yapılan atıflara rastlarlar. Bu da onlara şehrin Eski Mısır uygarlığına dayanan kökleri olabileceği düşüncesini verir.

Bernardino Drovetti’den gelen 5000 eserlik koleksiyon sayesinde müze 1824’te açılır. İlerleyen yıllarda başta arkeolog ve Mısırbilimcisi Schiaparelli olmak üzere başka eserler müzenin koleksiyonuna katılır.

18.yy’da ise özellikle Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’ın kapılarını Avrupalılar’a açmasıyla birçok insan antik Mısır eserleri için buraya gelir. Avrupa müzelerindeki Eski Mısır’a ait eserlerin toplanması işte böyle başlar.

İnsan ve hayvan mumyaları, yaklaşık 19 metre uzunluğundaki Ölüler Kitabı isimli papirüs, Mensa Isiaca, Krallar salonu, Ellesyia Tapınağı, katman katman tasarlanan tabutlar en dikkat çeken eserler.

Üstteki fotoğraflardan ilkinde mumyanın yüzüne yapılan kaşı gözü herhalde modern zamanlarda birisi yaptı diye düşündük. Bu nasıl vandalizm falan derken meğersek orijinalmiş ve günümüze kadar kullanılan boya kalabilmiş 🙂

İkinci fotoğraftaki mumya 40 yaşlarında bir erkeğe aitmiş. Kraliyet soyundan olmadığı için ne bir tabutun ne de lahitin içindeymiş. Sodyum-oksit bakımından zengin olan kum ile direk temas vücudu kurutmuş ve doğal biçimde bedenin korunmasını sağlamış.

Üçüncü fotoğraftaki tabut, aslında iç içe geçmiş 3 tabutun ortanca üyesi. Eski Mısır’da kralları böyle matruşka misali iç içe geçmiş tabutlara koyarak onların Tanrılara/atalarına daha yakın olmasını sağlarlarmış. Mesela ünlü Mısır Kralı Tutankhamun iç içe konmuş 8 tabutun içinde bulunmuş.

Dünyanın En Uzun Papirüsü: Ölüler Kitabı (Book of the Dead)

Yaklaşık 19 m uzunluğundaki tamamen korunmuş papirüs, sağdan sola doğru, ölüm sonrası hayatta ölen kişinin yolculuğunu, korunmasını ve diriltilmesini amaçlayan bir çeşit ‘kullanma kılavuzu’. 165 bölüm olan papirüsün içinde sihirli formüller, büyüler, ilahiler yer alıyor.

Ellesiya Tapınağı

Müzenin içinde böyle bir tapınak görünce bunu da mı çalıp getirmişler diye düşünmeden edememiştik. Ancak olay şöyle ki tapınak 1960’larda UNESCO’nun yardımıyla sular altında kalmaktan kurtarılmış ve buraya getirilmiş. İtalya’nın bu anıtı kurtarma çalışmalarındaki katkılarından dolayı Mısır tarafından hediye ediliyor.

Mısır müzesi kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir yer. Tek başına ziyaret edilirse tam bilet 15 Euro iken Torino kart ile ücretsiz gezebilirsiniz. Doğum gününüze denk gelirse ücretsizmiş:) Detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz: https://museoegizio.it/en/info/prices/. Son olarak belirteyim ki özellikle müzenin giriş kısmındaki koridorlarda müze tarihi, Mısır’a yapılan seferler, hiyeroglifler, vs hakkında birçok detaylı anlatım yapılmış. Tarih meraklıları bu kısımları atlamasın.

Via Garibaldi (Garibaldi Caddesi)

Şehrin en ünlü yürüyüş caddesi. Sıra sıra dükkanlar ve ara sokaklara girdikçe başka barlar, kafeler bulabiliyorsunuz. Kış döneminden ve hafta içi de olmasından genelde sakin gördük. Sadece Cumartesi akşamı çok canlıydı. Ahım şahım bir cadde olmasa da mutlaka caddede ve çevresinde bir turlayın.

Porta Palazzo ve Porta Palatina

Dikkat 2100 yıllık bir kapıdan geçiyoruz. Porta Palatina, Roma döneminde şehrin kapısı görevini görmüş, çok iyi korunmuş bir yapı. Kraliyet sarayından sadece 5 dakika yürüme mesafesinde.

Bu kapıdan geçince ise Aurora semtine ve Porta Palazzo’ya gelmiş oluyorsunuz. Göçmenlerin çoğunlukta olduğu bu bölge şehrin en hareketli bölgesi olabilir. Hemen meydanda kalıcı bir marketin yanı sıra, Cumartesi günü ‘aa burası Salı Pazarı falan mı’ dedirtecek cinsten bir pazar kuruluyor. Pazarın yanı sıra bölgede birçok kafe, bar, şarap evi, restoran var.

Ünlü köşelerinden bir tanesi ise Balon bitpazarı. Normal zamanlarda birçok antikacıyı görebileceğiniz bu civarda, Cumartesileri 8-14 arası Borgo Dora sokağında güzel bir bit pazarı kurulurken, her ayın ikinci pazarı ise çok daha büyük çapta bitpazarı kuruluyormuş. Biz göremedik ama meraklısına duyurulur. Balon’un resmi sitesi: https://www.balon.it

Rivoli Modern Sanat Müzesi/Kalesi

Rivoli, Torino’ya toplu ulaşımla 1-1.5 saat mesafede yer alan güzel bir kasaba. Kasabanın dar sokakları, eski ama güzel evleri görülmeye değer. Tarihi güzelliklerinin yanı sıra doğası ve manzarası da keyifli.

En öne çıkan yapı ise eski Rivoli kalesi. Kale bir zamanlar Savoy ailesine ikametgah olsun diye tekrar yenilenmek istenmiş ama bitirilememiş. Daha sonraları ise savaş dönemlerinde işgaller görüp kışla, ahıl olmuş ya da evsizlere yuva olmuş.

Superga ile Rivoli’yi birbirine bağlayan bir anekdot ise, Superga’yı yaptıran Vittorio Amedeo II daha sonraki senelerde oğlunun emriyle tutuklanıyor ve Superga Bazilikası’nı uzaklardan görebileceği Rivoli kalesine hapsediliyor. Birkaç ay sonra ise felç geçirip ölüyor ve naaşı Superga’ya taşınıyor.

Günümüzde Rivoli Kalesi, kalıcı olarak Modern Sanat müzesi işlevi görüyor. Hangi sergilerin olduğunu ve hikayelerini müzenin internet sitesinden görebilirsiniz. Modern sanata ilgisi olanları kesinlikle mutlu edecektir ancak bizi açmadı.

Müzeye giriş 10 Euro, Torino kart ile ise ücretsiz. Daha detaylı bilgiye bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Ulaşım için metro + otobüs kullandık. Bu konuda Google Haritalar veya Citymapper’a güvenebilirsiniz. Otobüsün bıraktığı duraktan kaleye en az 20 dakikalık yürüme yol vardır ki kale tepede kalıyor. Onun yerine biz duraktan direk kaleye giden 36N nolu otobüsü bekledik. O yolculuk da 10-15 dakika sürmüştür. Sonunda bizi müzenin kapısında bıraktı. Dönüşte ise Rivoli kalesinin hemen altında eski köy uzanıyor. Buralarda dolanarak aşağı durağa indik. Eğer vaktiniz varsa çevrede kısa doğa yürüyüşleri de yapılabilir.

Venaria Sarayı

Eveet karşınızda bir başka kraliyet konutu 🙂 Kaç etti bu harbiden? Kraliyet Sarayı, Madama, Rivoli ve şimdi de Venaria bahsettiğimiz 4. kraliyet konutu. Merak ediyorsanız Savoylar’ın bu şekilde 14 tane falan konutu(sarayı) varmış 🙂

İlk yapılış amacı Kral beyefendi ava çıktığında konaklama sağlayacağı bir yer olsunmuş. Zaman içerisinde gelişmiş, büyümüş ve saraya dönüşmüş. 18. yüzyıldan sonra kullanılmamaya başlamış ve Napolyon Savaşlarının başlamasıyla süvari birliği için kışlaya dönüştürülmüş. Sonra bir ara Süvari Okulu olmuş. 20.yy’ın başlarında ise bahçesi uçakların iniş kalkışı ve uçuş okulu için kullanılmaya başlanmış. Bu durum 1978’e kadar devam etmiş. En nihayetinde o dönem başlatılan restorasyon çalışmaları sonucunda 2007’de ziyaret açılabilmiş.

Venaria oldukça geniş bir alana yayılmış. Kraliyet odaları, La Galleria Grande’si, kilisesi, Ortaçağ ve Rönesans’tan sanat eserleri, modern dönem tablolar, tarihi savaş gemileri, ünlü bahçesi ile dolu dolu bir yer. Maalesef gittiğimizde bahçenin ziyaret saati geçmişti. Özellikle devasa bahçesini görmek isterdik. Bahçeyi göremediğimiz halde en az 2 saat geçirmişizdir. Sarayın yanı sıra Venaria’nın bulunduğu köyde de turlayabilirsiniz. Beyaz binaları ve tipik İtalyan kemerli geçitleriyle sevimli bir yer.

Biz buraya Rivoli’den çıkıp geldik. Torino’dan ulaşım 1.5 saati buluyor. Bilet ücreti her yere girmek isterseniz 20 Euro’yu buluyor. Torino kart ile ise yine ücretsiz 🙂

Eğer Rivoli ile Venaria arasında seçim yapmak zorundaysanız, bizim tavsiyemiz modern sanatla ilgileniyorsanız Rivoli yoksa Venaria olur.

Meydanlar

Torino merkezde sayısız meydan var. En göze çarpanları Piazza Castello, Piazza San Carlo, Piazza Statuto, Piazza Solferino, Porta Palazzo’ydu. Bunları yürüyüş rotalarınıza ekleyebilirsiniz.

Valentino Park ve Ortaçağ Köyü

Valentino Park, Po nehri kıyısı boyunca uzanan yemyeşil keyifli bir park. Kaldığımız eve yakın olduğu için Fontana dei 12 Mesi çeşmesini görerek girdik parka. Şehir sakinlerinin yürüyüş, spor veya kafa dağıtmak amacı ile burayı sıklıkla kullandığına şahit olduk. Parkın bir kısmına ilginç eserler yerleştirerek daha çekici kılmışlar. Başka ne olabilir peki? Tabi ki Savoylar’ın bir başka saraycığı olan Castello del Valentino 🙂 Bugünlerde üniversite olarak kullanılıyormuş.

Bu parktan kalkan turistik teknelerle Po üzerinde tur atılabileceğine dair emareler görsek de tekne görmedik. Yaz döneminde değerlendirilebilir.

Parkın ortasında ilginç bir köy sizleri karşılıyor. Burası 1880’lerde uluslararası bir fuar için yapılmış. Ortaya değişik bir yer çıkmış. Gittiğimizde köyün kapıları açıktı ama içeride hareket yoktu. Bazı binaların girişi ise kapalıydı. Yine de görülmeye değer.

Parrocchiale della Gran Madre di Dio Kilisesi

Nehir kıyısı boyunca yürümek keyifli gelince biz de devam ettik Roma’daki Pantheon’a benzeyen bu katedrale kadar yürüdük. İçeride cenaze olduğu için inceleyemedik ama mimari itibarıyla ilginç bir bina olduğunu söyleyebiliriz. İtiraf edelim Maserati marka cenaze araçları kiliseden daha çok dikkatimizi çekti 😀 Yolunuz düşerse bakıverin.

Superga Bazilikası ve Torino Futbol Takımın Hazin Sonu

Superga’yla ilk görüşümüz havaalanından eve geçerken oldu. Öyle bir yere konumlanmış ki tüm Torino’dan görülebiliyor. Bu bakımdan bize Barcelona’daki Tibidabo’yu anımsattı.

Superga, Torino’nun güneyinde bulunan yüksekçe bir tepe. Aynı zamanda üzerinde önemli bir bazilikaya ev sahipliği yapıyor. Vakti zamanında Fransızlar Torino’nun kapısına dayanınca zamanın kralı bu tepeye çıkıp genel duruma bir bakayım diyor. O zamanlar burada küçük bir kilise ve Meryem heykeli yer alıyormuş. Bir savaşa bir Meryem’e bakıyor ve ekliyor: Ola ki savaşı kazanırsak andım olsun buraya bir tapınak yaptıracağım! Savoylar savaşı kazanıyor ve kralda sözünde durup kiliseyi yaptırıyor.

Kilisenin yanında aynı zamanda Savoy ailesinin naaşlarının da yer aldığı bir kısım var. Gittiğimiz zaman maalesef kapalıydı. Bazilikanın balkonuna da normalde çıkılabiliyormuş ancak bu da kapalıydı. Üstüne bir de şansımıza Torino’da sis vardı, manzara falan da göremedik 🙁 Bazilikaya giriş ücretsiz.

Superga’ya Ulaşım

Superga’ya ulaşım biraz değişik. Ulaşım için nostaljik finüküleri kullanabilirsiniz. Ancak saat 4’e kadar çalışıyor. Biz finükülere bineceğiz diye mutluyduk ancak saat olayını bilmiyorduk. 4’ten sonra ise otobüse binebilirsiniz. Otobüs yalnız o kadar eski ki anlatamam. Kendimi daha çok Gürcistan, Bulgaristan’da bir otobüse binmiş gibi hissettim.

Neyse otobüsle kısa sürede ulaşım sağlanabiliyor. Otobüsle dönmek istediğinizde ise işler karışıyor. Gelirken sizi buraya bırakan otobüs sonrasında hemen geri dönmüyor. Superga’nın ötesinde birkaç yerleşim bölgesine gidiyor ki en aşağı 15-20 dakikalık bir yolculuktan bahsediyoruz. Sonra oradan Superga’ya uğramadan ilk aldığı yere geri dönüyor.

Yani Superga’dan dönüşte(yaklaşık 1 saat arayla geliyor) ya bu otobüse binip 40-45 dakikalık fazladan bir tur atabilirsiniz ya da Superga’da hızlı bir tur yapıp otobüsün güzergahına doğru aşağı yürürsünüz ve otobüsü yakalarsınız.

Efsane Torino Futbol Takımı ve Hazin Sonları

Torino takımı, Benfica takımının kaptanı Françisco Ferreira’nın jübilesi için Portekiz’e gider. Tarihler 4 Mayıs 1949’u gösterirken dönüş için Lizbon’dan kalkan uçak Superga yakınlarında düşer ve 18’i İtalya milli takımında oynayan 31 kişiye mezar olur. O dönem İtalya’da fırtınalar estiren Torino takımının da sonu olur. Düşünün ki üst üste 5 sene lig şampiyonu olup, İtalyan milli takımının ilk 11’inin 10’u Torino’danmış. Maalesef bu hazin kaza ile efsane de tarihe karışmış. Bu olayın her yıl dönümünde taraftarlar gelip hayatını kaybedenleri anmaya devam ediyor.

Bundan 6 sene sonra Roma yakınlarındaki Terminillo dağında bir başka uçak kazası olur ve 29 kişi ölür. Bu kaza akıllara Superga’daki kazayı getirir ve bu trajediye ‘Superga Reatina’ denmeye başlanır.

Superga’ya gelip de bazilikanın arkasında yürürseniz bu iki üzücü olaya dair anı köşelerini görebilirsiniz.

Lavazza Müzesi

Resmi sitesi: https://www.ticketlandia.com/m/event/admission-museo-lavazza

Yaklaşık 2 saat nasıl geçti anlamadık. Hem Lavazza ailesinin ve markasının hikayesini hem de kahvenin yolculuğunu adım adım çok güzel anlatmışlar. Anlatmanın yanında birçok interaktif içerik var. Hediye olarak verilen espresso bardağını müzede işaretli yuvarlak alanlara koyuyorsunuz ve ektra içeriklere erişebiliyorsunuz. Fotoğraflar çekinip, kahve tadımı yapabiliyorsunuz. Müzeden çıkarken ise espresso bardağını tekrar okutup içerisindeki fotoğrafları kendinize e-posta attırabiliyorsunuz.

Eğer kahveye ilginiz varsa kesinlikle şans verin. İlginiz yoksa da şans verin 🙂

ISSpresso(altta 3.fotoğraf), uzay istasyonundaki astronotlar rahat rahat espresso içsin diye geliştirilen ve Uluslararası Uzay İstasyonuna gönderilen bir espresso makinesi.

Museum Urban Art (Açık Hava Sokak Sanatları Müzesi)

Birçok sokak sanatçısının ortaya koyduğu eserlerle Borgo Campidoglio isimli işçi sınıfı semti bir açık hava müzesine dönüşmüş. Gerçek manada bir müze olmadığı gibi giriş ücreti vs bir şey yok. Dar sokaklarda sağınıza, solunuza, aşağıya, yukarıya bakıp sayıları 180’e varan sanat eserlerini yakalamaya çalışıyorsunuz. Şurada internetten bulduğumuz birkaç harita var. Bunlardan eserlerin nerelerde yoğunlukta olduğunu görebilirsiniz. Resmi sitesinden rehberli tur alırsanız haritayı gönderdikleri yazıyor.

Resmi sitesi: https://www.museoarteurbana.it/en/

Torino’da Gitmediğimiz Alternatif Yerler

Yukarıda bahsettiğimiz yerler dışında Torino’da bizim gitmediğimiz/gidemediğimiz ama görmeye değecek başka yerler de var.

Torino Çan Kulesi

Resmi sitesi: http://www.museodiocesanotorino.it/info/

Kraliyet Sarayının hemen yanı başındaki bu çan kulesinin nedense ziyarete açık olduğunu farkedememişiz. Yukarıdan güzel bir Torino manzarası seyredilebilir. Tek başına giriş 4 Euro veya Torino kart ile ücretsiz.

Fiat Fabrikası

Yazının başında söylediğimiz gibi FIAT’ın çıkış yeri burası. FIAT müzesini Torino kart ile 1 Euro karşılığında ziyaret edebilirsiniz. Ayrı bilet 13 Euro. Resmi sitesi: https://www.museoauto.com/en/

Santa Maria del Monte dei Cappuccini Kilisesi (Seyir noktası için)

Torino kartı aldığımız yerdeki çalışan manzara izleme noktası olarak buraya önermişti. Kilise tepenin üzerinde kalıyor ve en iyi Torino manzaraları burada yakalanabilirmiş. Aslında Po kıyısında yürürken bu tepenin yanından yürüdük ama tepeye çıkmaya üşendik ve Superga’ya gitmek istediğimiz için burayı es geçtik. Giriş ücretsizmiş.

Risorgimento Müzesi

Risorgimento, İtalya’daki beyliklerin birleşip İtalya Krallığı’nı oluşturmasını ifade ediyor demiştik daha önce. Bu müze/saray Savoylar’ın bir başka ikametgahı olması yanı sıra Risorgimento ile ilgili en önemli müzeler arasında gösteriliyor. Binanın 2 tarafının bambaşka gözükmesi de bir diğer ilginç nokta.

Torino 2,3 ve 4 Günlük Gezi Planları

2 günlük planla, 1 günde 3 tane müzeyi gezip(Torino Gezi Tavsiyelerimiz başlığı altında verdik),  öbür günde ise şehir meydanlarında, parklarında, sokaklarında dolaşabilirsiniz.

3 günlük planla, 2 günlük plana birkaç ekstra müze ekleyebilir ve ünlü Superga’yı görebilirsiniz veya Rivoli, Venaria gibi birazcık şehir dışı noktalarına gidebilirsiniz.

Bizim gezi planımız ise 4 günlüktü ve aşağıdaki gibiydi:

1.Gün: Kraliyet Sarayı , Madama Sarayı, Mısır müzesi ve Via Giribaldi çevresini keşif

2.gün: Valentino Park, Po nehri kıyısında yürüyüş, Gran Madre di Dio Kilisesi, Mole ve Sinema müzesi, Superga, Porta Palazzo bölgesi

3.gün: Rivoli Modern Sanat Müzesi ve Venaria Sarayı

4.gün: Lavazza müzesi ve Museum Urban Art(açık hava müzesi)

Torino Gezi Tavsiyeleri

Torino’ya geliyorsanız müze gezmelisiniz. Onun dışında şehir merkezinde yapılacak çok bir şey yok. Ancak hemen sıkılmayın, çok güzel müzeler var. Eğer vaktiniz varsa gezdiğimiz tüm müzeleri tavsiye ederiz. Ancak vakit ve nakit olarak daha makul bir seçenek arıyorsanız bizim kaçırmamanızı tavsiye edeceğimiz müzeler şöyle:

  • Kraliyet Müzesi (>2-3 saat) – 15 Euro
  • Çan Kulesi (30 dakika) – 4 Euro
  • Mısır Müzesi (>3 saat) – 15 Euro
  • Sinema Müzesi (2 saat) – 11 Euro
  • Alternatif: Lavazza Müzesi (2 saat) – 10 Euro

Yani toplamda 45 Euro‘yu buluyor. Böyle bir program biraz koştur koştur olur ama yapılabilir. Tavsiyemize uyup bunları görmek isterseniz size diğer bir tavsiyemiz Torino + Piedmont turist kartı almanız olur.

İnternet araştırmalarımız sırasında şu siteyi bulduk: https://artsupp.com/en/torino. Sitede sadece Torino değil tüm İtalya’dan müzeler ve eserler yer alıyor. Ayrıca etkinlik, sergi gibi bilgilere de ulaşılabiliyor.

Torino + Piedmont Turistik Şehir Kartı

Torino + Piedmont şehir kartı ile birçok müzeye ücretsiz girebiliyor veya bazılarında indirim kazanıyorsunuz. Ayrıca şehir içi ulaşım kartında da indirim sağlıyor. Bu tip kartlara biz genelde kuşkuyla yaklaşırız çünkü kartlar bazen en girmek isteyeceğiniz müzeleri kapsamaz ve manasız olur veya kartın kendisi çok pahalı olabilir. Torino + Piedmont ise Torino’nun en ünlü ve gözde müzelerini kapsıyor. Resmi sitesi üzerinden hem kart ile ilgili hem de Piedmont bölgesinde yapılacak, görülecek birçok yer hakkında bilgi alabilirsiniz: https://www.turismotorino.org/en. Kartı alabileceğiniz birkaç merkez var. Biz Piazza Castello’dakinden aldık(konum).

Kartın fiyatları 1 günlük 26 Euro, 2 günlük 33 Euro ve 3 günlük 43 Euro şeklinde gidiyor. Yukarıda tavsiye ettiğimiz 3 müze + kuleyi 1 günde gezebilirsiniz. Bu durumda en aşağı 19 Euro kârınız olur. Ayrıca ulaşım kartlarında da 1-2 Euro indirim veriyor.

Biz 3 günlük aldık. Toplamda 70 küsür Euro’ya denk gelecek kadar müzeye girdik. Yaklaşık 30 Euro kârımız oldu.

Peki neden bu müzeler?

Torino eski başkent olmasından mütevellit birçok saraya ve kaleye sahip. Her sarayın kendince bir tarzı, özelliği, güzelliği olsa da eğer vakitten ve nakitten kazanmak isterseniz birbirine benzeyen bazı yerleri es geçebilirsiniz.

Gezdiğimiz saraylardan en dolu dolu olanı Kraliyet Müzesi idi. Bu nedenle hemen yanı başındaki Madama Sarayı’nı geçebilirsiniz. Ona da dışardan bakıverebilirsiniz. Aynı nedenle Cortile di Palazzo Carignano’ya girmedik mesela.

Eğer modern sanata karşı özel bir ilginiz ve bilginiz yoksa Rivoli’yi de listeden çıkartabilirsiniz. Burası zaten saraydan çok bir kale. Biz modern sanata çok ilgi duymasak da hem kaleyi ve müzeyi görür hem de Rivoli’nin küçük köyünde biraz turlarız demiştik. Diğer bir sorun ise Venaria ve Rivoli gibi şehir dışı yerlere ulaşım yaklaşık 1.5 saati buluyor.

İtalyan Yemek Rutini

Yemeklere dalmadan önce İtalyanlar’ın yemek adetlerini biraz anlayalım. İspanyollar için kapsamlı bir yazıyı daha önce hazırlamıştık.

İçecek: Genelde şarap tercih ediliyor

Antipasti (Açılış): Antipasti genelde jambon, sosis, peynir, domates ve belki birkaç yeşillikle ortaya servis edilir.

Primi (Birinci yemek): Genelde et olmayan bir yemektir. Başta makarna olmak üzere, risotto, lazanya, patatesli yemekler örnek olarak verilebilir.

Secondi (Ana yemek): Ana yemek olarak genelde etli yemekler sunulur. Bölgesine ve restoranına göre kırmızı et, tavuk, tavşan, balık ürünleri sunulabilir. Ana yemeğin yanında getirilen sebzelere ise contorni deniyor.

Dolce: Kısaca tatlı. Tiramisu ilk akla gelen tatlı olsa da restorana göre başka seçenekler olur.

Tatlının üzerine ise genelde sert bir espresso içilir.

Torino’da Yemek

Gezdik tozduk biraz da yemekten bahsedelim. İtalya deyince klasik akla gelen pizza ve makarnayı burada da deneyimleyebilirsiniz ancak biz öyle uçan kaçan bir şey deneyimlemedik. Özellikle bu bölgede yetişen büyük baş hayvanlardan dolayı et odaklı yemekler daha yaygın.

Piyemonte bölgesi onlarca şarap markasına ev sahipliği yapıyor. Bu konuda çok bir kültürümüz olmadığından biz genelde mekan tavsiyesiyle ilerliyoruz. Meraklıları şöyle bir haritayı yararlı bulabilir.

Ayrıca belirtelim ki geleneksel pişirme yöntemlerini ve yerel lezzetleri teşvik edici bir hareket olan Slow Food, Torino’ya komşu Bra adında bir kasabadan çıkıyor. Yemeğe ve geleneklere ne kadar önem verildiğinin bir işareti olarak görülebilir

Diğer bir notumuz ise Torino’da çeşme suyu gönül rahatlığıyla içilebiliyor.

Pizza

İşin garibi pizzacıların çoğu yabancılar tarafından işletiliyor. İtalya’da İtalyan yapımı pizza yiyemedik 😀 Ama lezzet olarak fena değillerdi. Eğer bütçe yapıyorsanız fiyat/performans olarak en mantıklı yiyecek.

Makarna

Torino bölgesinde makarna olarak buranın ünlü mantarları ve peynirleriyle yapılmış Tagliatelle öne çıkıyor.

Biz 2 farklı yerde 4 çeşit makarna denedik. Bizim evde yaptığımız makarna bin basardı. Mesela bir tanesi baya bildiğiniz hamur gibiydi, bir tanesi fazla suluydu, bir tanesi birazcık sertti ve tam pişmemiş gibiydi. Eğer bu işin makbulü buysa biz almayalım.

Carne Cruda (Çiğ Et)

Torino’nun yer aldığı Piyemonte bölgesinin meşhur olan yemeği çiğ et. Piyemonte dağlarında özenle yetiştirilen yerli bir sığır cinsi olan razza piemontese, çok az bağ dokusuna ve kaslı bir yapıya sahipmiş. Bu da çiğ et için mükemmel olan ultra ince, ultra hassas kesimlere olanak sağlarmış. Özenle ve elle hazırlanan et, limon ve zeytinyağı ile servis ediliyor.

Çiğ et olmasına rağmen gayet güzel yeniyor. Tek sıkıntısı soğuk olması 🙂 Bizim sipariş verdiğimiz antipastide de çiğ et vardı, ana yemek olarak sipariş ettiğim de hep çiğ etti. Bu kadar çok yiyince soğuk soğuk insanın midesine oturuyor 🙂

Tavsiyemiz çiğ eti antipasti olarak denemeniz ve yemek olarak başka bir şey tercih etmeniz olur.

Bicerin (Okunuşu: Biçerin)

Bicerin, tarihi 18. yüzyıla dayanan sıcak bir Torino içeceği. İçeriğinde espresso, sıcak çikolata ve krema var.

Bicerin deyince en ünlü mekan olarak aynı zamanda mucidi olan Caffe Al Bicerin ismi öne çıkıyor. İçeriğinde ne olduğu bilinse de miktarları ve nasıl karıştırıldığı sır gibi saklanıyor. Bicerinin fanboyları arasında Alexandre Dumas, Pablo Picasso Umberto Eco gibi isimler varmış. Ernest Hemingway ise bu içeceği dünyada kurtaracağı 100 şey arasında saymış (Ernest Bey biraz abartmıyor musunuz acaba??).

Bicerin, Caffe Al Bicerin‘de 7 Euro’ya satılıyor. Birazcık pahalı. Kaldı ki bicerin her yerde bulunabilir. Biz bicerin yanında kek, birkaç bisküvi, çikolatalı likör vs şeylerin de olduğu Merenda Regale Bicerin menüsü söyledik ama beğenmediğimizi itiraf etmeliyiz. Kesinlikle kötü diyemeyiz ama aranılacak bir lezzet de değildi bizim için. Kahve meraklısı olmamamızda önemli bir sebep olabilir.

Tam olarak ne içtik bilmiyoruz ancak Al Bicerin’e yakın, hemen köşe başında yer alan küçük mekanda içtiğimiz kremalı sıcak çikolataya benzeyen şey çok çok daha iyiydi. Espressosu az çikolatası çok bir bicerin de olabilir.

Tramezzino

Üçgen sandviç 🙂 Bu da mı Torino’dan çıkmış diyebilirsiniz ama evet ilk olarak Piazza Castello’daki Caffè Mulassano’da yapılmış. En nihayetinde bir sandviç olduğu için her yerde bulabilirsiniz.

Grissino

Efsaneye göre, Savoy ailesinin kraliyet bebeği Vittorio ekmek kırıntılarını sindirmekte güçlük çekermiş. Sarayın fırıncısı Antonio Brunero’da 1679’da bu ekmeği tasarlıyor ve bebecik de rahat yiyebiliyor. Hem uzun ömürlü olması hem de rahat yenilebilmesinden ötürü halk arasında da hemencecik ünleniyor. Napolyo’nun da bu ünlü ekmek çubuklarını çok sevdiği söyleniyor.

Torino’da Yediğimiz Mekanlar

Cafe Calambaur (Kahvaltı)

Kahvaltı için biz tuttuğumuz eve yakın bir yerde olan Cafe Calambaur’u tercih ettik. Burası yerel bir işletme ve yereller tarafından tercih ediliyor. Şansa girsek de sandviçlerini ve kruvasanlarını çok beğenince 3 gün de oraya gittik. Yakın değilseniz kalkıp da buraya gelin mutlaka diye yazmadık 🙂

2 sandviç + 2 kahve ortalama 7-10 Euro’ya kahvaltı yapabilirsiniz. Doymazsınız ama kesiyor.

Piola da Cianci (Öğle yemeği) (Websitesi) (Konum)

Largo IV Marzo meydanı, Kraliyet müzesine çok yakın, küçük sevimli bir meydan ve etrafı kafe, restoranlar ile çevrili. Kış döneminden dolayı mıdır bilmiyoruz ama sadece 2-3 restoran açıktı. Biz de öğle yemeği için burada durduk. Zaten bölgedeki en kalabalık mekan burasıydı.

Menüde yazan antipasta, primi ve secondi hepsinden aldık. Kişi başı 17 Euro civarı tuttu. Primi olarak sadece makarna veriyorlar. Siz makarnanın tipini ve sosunu seçiyorsunuz. Ana yemek olarak ise ördek eti almıştık ve fena değildi tadı. Genel olarak bakarsak fiyat/performans ortalama bir yer diyebiliriz.

La Piola Sabauda (Akşam yemeği) (Websitesi) (Konum)

Tesadüfen bulduğumuz bir mekandı. Hafta içi olmasına rağmen ne olur ne olmaz rezervasyon yaptıralım dedik ve iyi ki yaptırmışız son masayı yakalamışız. Burası yerel bir restoran ve Torino lezzetlerini tadabilirsiniz. Ambiyansını ve hizmetini de beğendik. Garsonlar İngilizce biliyordu. Tek eksi sayabileceğim tarafı pahalı bir yer olması. İki kişi 100 Euro’ya yakın hesap ödedik ki az bir para değil İtalya/İspanya gibi ülkeler için.

Yemeklere gelecek olursak yemeklerin ne çıkacağını bilmeden sipariş verdik. Açılış için antipasti tabağı söylemiştik. Tabakta çiğ et, biri Vitello tonnato olmak üzere 2 çeşit jambon, peynir, yumurta, sebzeli birkaç aperitif geldi. Hepsinin tadı güzeldi. Özellikle İspanya’da jambon, salam, sosis gibi şeyler domuz etinden yapılırken burada dana etinin kullanılması bizi çok şaşırttı ve sevindirdi.

İlk yemek olarak ikimiz de makarna söyledik. Benim kıymalı makarnam fena değil de ancak Ilgım’ın ki baya hamur olmuştu. Bu İtalyanlar’a birisinin makarna yapmayı öğretmesi lazım 🙂

Ana yemek olarak, ben çiğ et söylemiştim. 3 parça çiğ et geldi. Antipastinin içinde çiğ et geleceğini bilsem söylemezdim. Tadı iyi ama bu kadarı insanın midesine oturuyor. Sıcak yemeğin yerini tutmuyor. Ilgım’ın şansına ise aliminyumun içine sarılmış güveç gibi bir şey geldi. Sıcak patates ve erimiş peynirin içinde sebzeli bir yemekti. Bizim damak tadımıza baya yakındı. O da geçer not aldı.

Son olarak tatlı için ise ortaya tiramisu söyledik. O da normaldi diyebiliriz.

Toparlayacak olursak fiyatı haricinde yemeklerini, hizmetini, ortamını başarılı bulduğumuz bir restoran. Tavsiye edebiliriz. Dileyenler websitesinden tüm menüyü görebilir. (Yemeklerin fotoğrafı üstte.)

Yazı Sonu

Even efendim yine uzun bir yazının sonuna geldik. Umarız işinize yarar bilgiler bulabilmişsinizdir.

Arrivederci!

Ender

Share
Published by
Ender

Son Yazılar

Eguisheim Gezi Notları

Salut arkadaşlar! Colmar'ı ziyaret edenlerin görmesini tavsiye ettiğimiz 2 köyden bir diğeri olan Eguisheim yazımızla… Read More

2 hafta önce

Turckheim Gezi Notları

Colmar'ı ziyaret edenlerin mutlaka görmesini tavsiye ettiğimiz 2 kasabadan birisi olan Turckheim, Colmar'a 6 km… Read More

2 ay önce

Colmar Gezi Rehberi

Salut arkadaşlar! Bu yazımızda sizlere Aralık 2023 yılı sonunda ziyaret ettiğimiz masal kasaba Colmar'dan bahsedeceğiz.… Read More

2 ay önce

İspanya’da Hayata Başlamak: NIE ve TIE Nedir? Oturum Kartı Randevusu Nasıl Alınır?

Bu yazıda İspanya'da yaşamaya başlayanlar için özellikle ilk başlarda çok kafa karıştırıcı olan NIE, TIE(yabancı… Read More

3 ay önce

Barcelona Restoran Tavsiyeleri

Hep gezmekten tozmaktan bahsediyoruz biraz da yemekten ve Barcelona'da nerede yemeli ondan bahsedelim. Bu yazıda… Read More

3 ay önce

1 Günlük Pamplona Gezi Notları

İspanya'nın dünyaca ünlü boğa koşularının gerçekleştiği şehir olan Pamplona'ya dair gezi notlarımızı paylaşıyoruz bu yazıda.… Read More

4 ay önce