Efsanelere konu olan Ibiza'nın ünlü mistik adası Es Verda
Karşınızda İspanya’nın ve hatta dünyanın en ünlü parti adası: İbiza! Bu yazıda Kasım ayında yaptığımız İbiza gezisine dair gezi notlarımızı bulacaksınız.
İbiza, kardeşleri Mallorca(Mayorka), Menorca(Menorka) ve Formentera adalarıyla beraber Balerik Adaları’nı oluşturuyor. İbiza, anakaraya yaklaşık 150 km ve en yakın olduğu yer ise Valencia. Adanın düzenli sakinlerinin sayısı 150 bin civarı iken, yazın nüfus 1.5 milyona kadar çıkıyor!
Turkuaz rengi plajlar, sabahlara kadar süren dünyanın en çılgın partileri, hippi kültürü mirası ve adanın mistik enerjisi İbiza’ya gelmek için öne çıkan sebepler olarak sayabiliriz.
Eğer İbiza’ya partilemek, eğlenmek için gidiyorsanız tarihler önemli. Çünkü İbiza’nın ünlü partilerinin yapıldığı gece kulüpleri Mayıs ayından Ekim’in sonuna kadar açık oluyor.
Adayı sessiz sakinken keşfedeyim diyorsanız, Ekim-Nisan arası herhangi bir tarihi düşünebilirsiniz. İbiza senenin büyük çoğunluğunu günlük güneşlik geçiren bir Akdeniz adası. Muhtemelen Aralık-Şubat arası bulutlu veya görece düşük hava sıcaklıkları(15 civarı) olabilir. Bizce en makulu Nisan ayı olabilir. Belki birkaç açık kulüp bulabilir, ısınan havayla ve uyanan doğayla denizin tadını çıkartabilirsiniz.
Biz Kasım ayında gittik ve hava bir gün bulutlu, bir gün ise açıktı. Açık olduğu gün denize bile(tabii ki su biraz serindi) girebildik.
Mallorca, İbiza’ya göre çok daha büyük ve gelişmiş bir yer. Tarihi olarak görülecek, keşfedilecek daha çok şey var. Mallorca’dan bizim aldığımız enerji adeta Katalonya’daki bir şehir gibiydi. İbiza ise bembeyaz evleri ve sade mimarisiyle Mallorca’dan ayrılıyor ve daha bir Güney İspanya havası veriyor. İç kesimlerde köyler baya küçük, sahilde ise otel ve plajlar ana odak noktası olmuş. Tabii ki söz konusu parti, gece kulüpleri, ünlü DJ’ler olunca İbiza dünyada akla gelen ilk yerlerden biri oluyor.
Mallorca ile ilgili gezi notlarımıza aşağıdaki bağlantı aracılığıyla ulaşabilirsiniz.
İbiza’ya hava veya deniz yoluyla ulaşım sağlayabilirsiniz. Havayoluyla Barcelona’dan ve Avrupa’da 30 civarı farklı noktadan direk uçuş bulabilirsiniz. Yazın doğal olarak fiyatlar oldukça yükselse de, Barcelona’dan İbiza’ya yaz sezonu haricinde 10-15 Euro git-gel bilet bulmak zor değil.
Eğer deniz yolu tercih edecekseniz Barcelona, Valencia, Alicante, Denia gibi yerlerden feribot seferleri bulabilirsiniz. Tabii ki ulaşım süreleri 2.5-3 saatten başlayıp 10 saate kadar çıkabilir.
Biz İbiza’ya kışın gittiğimiz için şehir merkezi konaklama için en uygun yerdi. Biz Hostel Juanita‘da kaldık ve Kasım ayında gecelik 60 Euro verdik. Yazın bu fiyatlar nerelere gider tahmin bile edemiyorum.
Booking.com üzerinden diğer konaklama yerlerine ise buradan ulaşabilirsiniz.
Eğer araç kiralamadıysanız havaalanından şehir merkezine ulaşım için otobüs kullanabilirsiniz. Otobüs seferleri İspanya’nın en büyük otobüs firması olan Alsa tarafından yapılıyor. Ancak otobüsler bildiğiniz belediye otobüsü. Maalesef kredi kartı geçmiyor. Nakit olarak 3.6 Euro bedeli var. Ne olur ne olmaz yanınızda bozuk para taşıyın. Yolculuk yaklaşık yarım saat sürüyor. Otobüsün saatlerine ve güzergahına https://eivissa.tib.org/es/web/cie/autobus/linia/10 adresinden ulaşabilirsiniz.
Biz OK Mobility firmasından araç kiraladık. İki gün için 36 Euro ödedik.
Aracı teslim alma saatinde orada olmama rağmen araç henüz orada değildi. Yaklaşık bir yarım saat beklemek durumunda kaldım. Memnuniyetsizliğimi iletince, beni daha fazla bekletmemek için ellerindeki bir üst modeli verdiler ve sorun tatlılıkla çözüldü 🙂
OK Mobility firmasıyla ilgili önemli bir not, araç teslim alma-bırakma noktası havaalanında değil. 15 dakikada bir kalkan servisleriyle sizi havaalanı-yazıhane arası ulaştırıyorlar. Genel olarak önerebiliriz. Bekleme haricinde bir sıkıntı ile karşılaşmadık.
Bu arada İbiza’da araç kiralamak şart değil. Taksi ve otobüsler ile de İbiza’daki yerleşim yerleri arasında ulaşım mümkün. https://eivissa.tib.org/es/autobus sitesinden hangi otobüs nereye gidiyor görebilirsiniz. Eğer koy koy köy köy dolaşmayacaksanız araç kiralamak çok gerekli olmayabilir. Hatta özellikle turizmin yoğun olduğu aylarda otopark çok büyük bir sorun olabilir. Biz İbiza merkezde https://goo.gl/maps/Bem4PjHV2mRezz559 konumundaki park alanına bıraktık.
Aslında 60’lara kadar bilinen bir yer olmamasına rağmen Hippiler çeşitli sebeplerle, turistik olmayan, izole, mistik enerji dolu bu adaya yavaş yavaş gelmeye başlamışlar. Bazıları o dönem Amerika’nın Vietnam’ı işgalinden kaçmış, bazıları Hindistan, Endonezya gibi ülkelerden toplayıp getirdiği ıvır zıvırı satmaya gelmiş. Böyle böyle İbiza hippiler arasında popüler bir yer olmuş. Günümüzde ise parti, gece kulübü dendi mi dünyada akla ilk gelen yer.
İbiza kelimesi, manası isla de Bes(Bes adası) olan Fenikece bsm (ibosim) kökeninden türemiş. Peki Bes ne demek? Bes, yılanlara karşı koruyan bir Mısır tanrısının adı. İbiza adasında 21.yüzyıla kadar yılan bulunmazmış. Fenikeliler yılanların yokluğunu Bes’in korumasına bağlayarak adaya bu adı vermiş olabilirler.
Daha önce de belirttiğim gibi İbiza büyük bir ada değil. Birkaç görece büyük yerleşim yeri haricinde bol bol küçük köyler var. Çoğu birbirine benzer. Genel olarak yeşil bir doğa sizi bekliyor.
Biz İbiza’da 2.5 gün kaldık. Gittiğimiz akşam ve ertesi sabah merkezde gezip, geri kalan zamanda adanın diğer taraflarını keşfettik. Yaz sezonu haricinde gidiyorsanız İbiza tarih/kültür/doğa gezisi için 2 gün yeterli bir süre.
Gezdiğimiz yerleşim yerlerini ziyaret sıramıza göre anlattık. İlk gün adanın doğusunu, ikinci gün ise batısını gezdik.
Tüm gezi noktalarını işaretlediğimiz Google Haritalar listesine buradan https://goo.gl/maps/UavyJPZNg7BmCaoB7 erişebilirsiniz.
İbiza adasının merkezi Eivissa(Ibiza kelimesinin Katalancası) diye geçiyor. Gezmelik görmelik kısmı küçük(yine de adanın en kalabalık yeri) ama güzel. Belki birkaç saat içerisinde eski şehri görebilirsiniz. Eski şehir dediğimiz kısım Dalt Vell(Katalanca: Eski Şehir) diye geçiyor. Doğal bir kaleyi anımsatan kayalık bir tepenin üzerine ihtişamlı surlarla bir kale yapılmış. Bu kadar iyi korunmuş yüksek surları daha önce görmedik. Surlar içerisinde tepenin en üst kısmında katedral yer alırken çevresinde klasik beyaz İbiza evleri yer alıyor. Bu bölgede öne çıkan yer olarak katedrali, burçları ve eski şehre giriş kapılarını sayabiliriz.
Mutlaka beyaz evlerin arasında uzanan sarmaşık ve begonyalarla süslü dar İbiza sokaklarında dolanın. Sur dışında kalan bölgede de güzel beyaz evler ve sokaklar var. Hatta restoranlar ve barlarla bu bölge daha canlı. Açıkçası sur içindeki bazı sokaklar özellikle akşam saatlerinde pek tekin olmayabilir.
Katedrale çıkarken Mercat Vell‘in olduğu meydandan gelip Ses Taules kapısından surları geçip Baluard de Santa Llúcia(burç)’dan geniş açı manzarayı izleyebilirsiniz. Surlar boyunca stratejik noktalarda azizlerin adıyla anılan başka burçlar da var. Günümüzde burçlar birer manzara seyir noktası olmuş. Buradan ara sokakları veya tüneli takip edip katedrale kadar çıkabilirsiniz.
İbadethane olarak tarihi 1235’e dayansa da katedralin inşaatı 14. yüzyılda başlamış ve 16. yüzyılda tamamlanmış. Dini yapının bulunduğu alanda, daha önceden Kartacalılar’ın inşa ettikleri bir tapınak yükseliyormuş. Kulesi ile beraber eski şehir görüntülerinde hemen kendini eden bir yapı ancak daha önce gördüğümüz yüzlerce katedralden pek bir farkı yok. Giriş ücretsiz.
Bir Yunan tapınağı şeklindeki Mercat Vell, La Marina mahallesinin kalbinde, surlara ana erişim noktası olan Ses Taules kapısına giden yolda duruyor. Antik çağlardan beri kırsal kesimden meyve ve sebzelerini sunmak için gelen köylülerin buluştuğu Plaça de la Constitució’nun merkezinde. Biz gittiğimizde hem pazar alanı hem meydan ölüydü ancak sıcak mevsimlerde bu bölge ve pazar çok renkli olabilir.
Eski şehir ile marina arasında kalan bölge yürüyüş yapmak için ideal bir yer. Bu sahil yolunun tam ortasında feribot, teknelerin yanaşması için bir rıhtım yapılmış. Rıhtımın üst kısmı ise belediye tarafından insanlar takılsın, otursun diye tasarlanmış. Banklara oturunca eski şehir önünüzde yükseliyor. İzlemek ve fotoğraflamak için de uygun bir nokta.
Rıhtım ile sahil yolunun buluştuğu yerde Korsan Anıtı yer alıyor. Dediklerine göre dünyada korsanlara atfedilmiş tek anıtmış. Korsan derken, İspanya Kral’ı tarafından verilen izinle korsanlık yapanlar kastediliyor. Bir nevi lisanslı korsan 🙂 Bunlar Afrikalı, İngiliz, Fransız istilacılara karşı İspanya’yı korumuşlar.
Sahil yolunun başlarında ilginç kıyafetlerin satıldığı bir butik mağazanın önünde yer alan Hippi Anıtı, İbiza’nın Hippi geçmişine selam çakıyor. Eserde bir Hippi ile kız çocuğu yan yana yürürken, ayaklarının altında ise dünya haritası var. Haritada San Francisco, Katmandu, Goa, İbiza gibi Hippi kültürü ile özdeşleşmiş şehirler işaretlenmiş. Aslında bu eser İbiza ile özleşmiş fotoğrafçı Toni Riera’nın Amsterdam Vondel Park’ta çektiği ünlü bir fotoğrafa dayanıyor.
Hippi Anıtı, Pacha Group’un kurucusu Ricardo Urgell tarafından Hippi kültürünün adaya etkileri anısına yaptırılıp şehre armağan ediliyor. Anıtın önünde yer aldığı butik mağazada Pacha tasarımı sıradışı ve seksi kıyafetler satılıyor.
O halde Pacha’dan da bahsedelim. İbiza parti aleminde büyüdükçe, Pacha da onunla beraber büyümüş ve dünyanın en bilindik gece kulüplerinden birine dönüşmüş. Toni Riera’nın Hippi fotoğrafı hariç kirazın erotik bir obje olarak yer aldığı başka fotoğrafları da var. Soldaki fotoğrafta da gördüğünüz üzere kiraz Pacha’nın simgesi.
Surların birazcık dışında kalan uzunlamasına bir meydan gibi düşünülebilir. Meydan boyunca sağlı sollu bir sürü restoran yer alıyor. Arka sokakları da geceyle beraber daha da hareketleniyor. Akşam yeme/içme için bu bölgeyi düşünebilirsiniz. Meydanın sahile yakın köşesinde kalan Montesol Otel’i de mimarisiyle dikkat çekiyor.
İbiza adasında içinden nehir akan tek kasaba burası. Küçük ama sevimli bir yer.
Puig Mesa diye bir tepe var ki en ucundaki kilise ve çevresindeki beyaz evlerle bir Santorini havası veriyor. Burada Etnoğrafya Müzesi de yer alıyor. Girişi ücretsiz. Kısa sürede gezip, İbiza’daki geleneksel hayat hakkında bilgi edinebilirsiniz. Müzenin birazcık aşağısındaki seyir noktasından karşıdaki yeşil tepeleri, eski köprüyü ve plajı görmek mümkün. Not: Google Haritalar’daki Puig Mesa diye işaretli yer hatalı. Şehir içine girince Puig Mesa tabelalarını takip edin.
Avrupa’nın neresine giderseniz gidin kilise deyince Barok, Gotik mimari, ihtişamlı, detaylı ve biraz da kasvetli bir yapı görürsünüz. İbiza’daki kiliseler ise bembeyaz, gösterişten ve detaylardan uzak sade bir görüntüye sahipler.
Bu sebeptendir ki İbiza’ya Beyaz Ada(La Isla Blanca) da denir. Malum Akdeniz’e kıyısı olan birçok yerde beyaz evlerin ne kadar yaygın olduğunu görürüz. Kökeni eskiden evlerin hem haşerelerden korunması hem de nemi dışarıda tutup yazın serin, kışın sıcak tutması için kireçle boyanmasına dayanıyor.
Tepede yer alan Santa Eulàlia del Riu kilisesi mimari olarak biraz garip olsa da sadeliği dikkat çekici. Kilisenin önündeki bilgi panolarından buranın da Türk Korsanlar’dan nasibini aldığını öğreniyoruz.
Tepeden kısa bir yürüyüş ile belediye binasının önüne gidiyoruz. Birazcık tarih kokan güzel bir binası var. Önünden plaja kadar bir park uzanıyor. Deniz, Kasım ayı için normal denilebilecek kadar dalgalıydı ama yazın çok keyifli olur buralar. Sahil boyunca yürüyüş yolu var. Biz tercihimizi nehrin denizle buluştuğu sağ taraftan kullandık ve nehre kadar yürüdük. Hem yürüyüş yolu hem nehir çevresi çok keyifli. Nehire kadar gelmişken biraz daha yürüyüp eski köprüyü(Pont Vell) de görmeyi unutmayın.
İbiza’da Hippi pazarı kültürü 60’lara kadar dayanıyor. Zamanında hippiler Hindistan’dan, Endonezya gibi ülkelerden incik, boncuk, renkli, desenli kıyafetler ne varsa getirip burada satarlarmış. Günümüzde ise İbiza’da birden fazla hippi pazarı var. Ancak her birisi farklı günlerde ve kasabalarda açılıyor. En ünlüsü ve eskisi adanın doğusunda Es Canar’da kurulan True Hippy Market. Geçmişi 1973’e kadar gidiyor. Ancak burası sadece Çarşamba günleri açık oluyor.
Biz hafta sonu Las Dalias’a gittik. Las Dalias Cumartesi günleri Nisan’dan Ekim’e 10-20, Kasım’dan Mart’a 10-18 saatleri arasında açık. Buranın yaz aylarında gece açılan versiyonu da varmış.
Las Dalias hippi pazarı, bir kenarında restoran/kafe olan, çeşit çeşit 40-50 kadar tezgahın olduğu bir pazar. İncik boncuk, üst-baş, çanta, el yapımı tasarım ürünler bulunuyor. Açıkçası bir-iki tezgah haricinde ilgi çekici, aman tanrım dedirtecek bir şey görmedik veya bir hippi vibe almadık. İnsanlar tezgah açmış satış yapıyor işte:) Bence hippi pazarı denmesi biraz da pazarlama amaçlı. Restoran tarafı ise tıklım tıklımdı. Canlı müzik vardı ve keyifli bir ortama dönüşmüştü.
Pazar, yol üzerinde kalıyor ve çevresinde birden fazla ücretsiz otopark alanı var.
Adanın en kuzey ucunda yer alan otomatik bir fener. Herhangi bir görevli yok. Fenerin bir olayı yok ama uçurum ve deniz manzarası için gidilebilir. İbiza’daki 7 deniz fenerinden bir tanesi. Eğer vaktiniz kısıtlıysa pas geçebilirsiniz burayı. Manzara için bence Sa Figuera Borda daha başarılı.
Aracı şu noktada bıraktıktan sonra yaklaşık 15-20 dakikalık bir yürüyüş yolu var. Google’ın sunduğu yürüyüş yolunu takip etmeniz yeterli. Yol taş, toprak ve zaman zaman çamurdu(malum sonbahar). Rahat bir ayakkabı giymenizi tavsiye ederiz.
Eğer vaktiniz varsa uçurum boyunca patika Portinatx‘a kadar uzanıyor.
Portinatx merkezinde iki güzel koyun olduğu küçük bir yerleşim. Daha çok otel var. Kimse yokken pek huzurluydu. Kıyıda çalı çırpı çok olsa da suyun geri kalanı çok berraktı. Muhtemelen yazın iğne atsan düşmez buralarda.
Kulenin kendisi görülmeye değer değil, sadece duvarlarla çevrili bir yapı ama oradan çalıların arasından toprak bir yol var ve 5 dakikalık bir yürüyüşten sonra gün batımının harika manzarasına sahip bir uçurumun tepesinde duruyorsunuz.
Bu arada kuleye giden yol bir otele ait gibi. Haliyle orada araç bırakamıyorsunuz. Biraz geride bir yere bırakmıştık biz ama yazın sıkıntı olabilir.
Sevimli bir yer ama yine çok küçük:) 15 dakikada falan gezersiniz öyle diyelim. Vaktiniz yoksa pas geçebilirsiniz.
Burası bir tık daha büyük bir köy. En azından kısa olsa da yürüyebileceğiniz bir iki sokağı ve meydanı var. Sokak boyu restoran, kafeler ve dükkanlar var. Haliyle de daha kalabalık ve canlı bir yerdi. Kilisenin önünde sırrını çözemesek de içinde boşluk olan dini bir kişinin heykeli var. Turist yoğunluğu olunca çok keyifli olmuyor evet ama kimse yokken de güzel olmuyor. Burada böyle kararında bir kalabalık vardı. Ünlü olduğunu sandığımız bir churrosçu da var. Yarım saate gezilebilecek bir yer.
Çook güzel bir plaj ve kardeşi var karşınızda. Etraf kalabalık olmayınca böyle doğal güzellikler daha da bir güzelleşiyor. Biz de dayanamadık suya giriverdik!
Plajlara gelecek olursak, burası yaz aylarında gönül rahatlığıyla değerlendirilebilir. Araba ile Casa Salada’ya ulaşıyorsunuz. Tuvalet, duş, cankurtaran, restoran gibi birkaç temel olanaklar var burada ancak biz gittiğimizde açık değillerdi. Dilerseniz kayalıkların üzerinden patikayı takip edip Saladeta koyuna ulaşıyorsunuz. Biz Saladeta’yı daha çok sevdik ve suya orada girdik. Adı gibi daha küçük.
Sant Antoni’nin öne çıkan özelliği ünlü gece kulüplerine ev sahipliği yapması. Kışın ise sahilde yürüyüş yapmak dışında pek bir seçenek yok maalesef. Eğer araba ile gidiyorsanız şu geniş alana parkedip sahile inebilirsiniz. Sahilde Ses Variades denilen yerdeki kayalık kısım hariç ilginç bir şey yok. Biz sahil boyunca devam edip ünlü gece kulüplerinden Paradis’in bulunduğu plaja kadar geldik. Sanki sadece partilemek ve konaklamak için yapılmış bir kasaba 🙂 Gün batımını Sant Antoni’de izlemek istiyorsanız şu konumda yer alan bar/restoranlar pek ünlü(kışın kapalı).
Sant Antoni’de yaşadığımız hayal kırıklığından sonra bir sonraki hedef için yola koyulduk.
Sa Figuera Borda, kayalık uçurumların harika bir manzara sunduğu, uzaktan Es Vedra adacığını da görebildiğiniz bir seyir noktası. Etrafta uçurumun kenarına yapılmış zengin yazlıklar olmasa tam hiçliğin ortası diyebilirdik. Ayrıca kampa gelen 2-3 araba daha vardı. Yapacak çok bir şey olmasa bile gittiğimize değdi.
Ulaşımın garip olduğunu söylememiz lazım. Google Haritalar saçma sapan bir yerden götürmeye çalıştı ancak biz rotayı değiştirip bir sonraki yoldan döndük. Yol taşlı çukurlu, kendi arabanız olsa vurmak istemeyeceğiniz cinstendi. Ancak bir şekil varıyorsunuz. Biz aracı tam şu konuma park ettik: https://goo.gl/maps/fx1S8MN2MgCf9aKs9. Sonra 2-3 dakika yürüme ile uçurumlara varıyorsunuz.
İbiza’daki onlarca plajdan bir tanesi. Berrak bir suyu ve çakıl bir plajı var. Biz aslında Es Vedra adacığını ve gün batımını izlemek için gitmiştik. Ancak kışın pek cansızdı ve şansımızı aşağıda anlattığımız konumda denemeye karar verdik.
Eveet son olarak İbiza’nın en ünlü noktalarından birisine geldik. Es Vedrà, İbiza adasının güneyinde yer alan bir adacık. Yazının başından beri birkaç yerde İbiza’daki mistik enerjiden bahsettim. Olayın çıkış yeri işte Es Vedrà. İkonik bir görüntüsü olduğunu söylememiz lazım. Bakalım bu yer ve mistik enerjisi hakkında ne tip mitler, efsaneler anlatılıyor:
Kısacası Es Vedra yüzlerce senedir nice sıra dışı hikayelere, efsanelere konu olmuş. Özellikle hippilerin güzel kafalarla bu efsaneleri daha da ileri taşıdıkları söylenebilir 😛
Gelelim bizim gün batımını ve Es Vedra’yı nereden izlediğimize.
Tam olarak şu konuma gittik: https://goo.gl/maps/WJR55u4DSGWnVV827. Aracı bir 500 metre kadar geride bir alanda bırakıyorsunuz. Herhangi bir ücret vs yok. Kasım ayı için kalabalıktı diyebiliriz. Yalnız park alanı özellikle Fiat 500 gibi küçük araçlar için baya kötüydü. Birkaç araba girerken ve çıkarken çukurlarda takıldı, patinaj çekti.
Aracı bıraktıktan sonra kalabalığı takip edebilirsiniz. Biz ilk olarak daha sakin olan biraz daha aşağıdaki bir noktaya gittik. Sonra tırmanarak yukarıda verdiğim konuma gittik. Sakin, tenha olsun derseniz şu konum biraz daha iyi https://goo.gl/maps/KzMgS3MfYMF7ZMVf9. İki konum arası mesafe çok gözükmüyor ama ilk konum daha yukarıda kaldığı için tırmanmanız gerekiyor.
Eğer biraz daha tırmanmayı göze alıyorsanız, kayalığın en tepesinde yer alan Torre des Savinar(kule)’a çıkabilirsiniz.
Biz “özel” bir enerji alamasak da görkemli manzarasından ve gün batımından keyif aldığımızı gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
İbiza’da yeme/içmenin sezon dışında bile bir tık pahalı olduğunu söylememiz gerekiyor. Biz ortalama 2 kişi için 45-60 Euro bandında ödedik. İbiza’da akşam yemeklerini yediğimiz 3 restoran oldu. Üçünü de tavsiye edebiliriz.
İbiza şehir merkezinde, Bask/İspanyol mutfağı. Tapasları güzeldi. Hesap iki kişi 50 Euro tuttu.
Passeig de Vara de Rey üzerinde birçok restoran yer alıyor. Biz fiyat-performans açısından İtalyan mutfağını seçtik ve lezzet, fiyat, hizmet olarak memnun ayrıldık. Hesap 45-50 Euro civarı tuttu.
Social Point, İbiza merkezin dışında kalıyor. Biz artık aracı teslim etmeden önce yol üstünde diye burayı seçtik. Ortam ve hizmet güzeldi. Yemekler de fena değildi. Hesap 60 Euro. Özellikle gelmeye değmez bence.
Bir yazının daha sonuna geldik. İbiza’da iyi eğlenceler!
Salut arkadaşlar! Colmar'ı ziyaret edenlerin görmesini tavsiye ettiğimiz 2 köyden bir diğeri olan Eguisheim yazımızla… Read More
Colmar'ı ziyaret edenlerin mutlaka görmesini tavsiye ettiğimiz 2 kasabadan birisi olan Turckheim, Colmar'a 6 km… Read More
Salut arkadaşlar! Bu yazımızda sizlere Aralık 2023 yılı sonunda ziyaret ettiğimiz masal kasaba Colmar'dan bahsedeceğiz.… Read More
Bu yazıda İspanya'da yaşamaya başlayanlar için özellikle ilk başlarda çok kafa karıştırıcı olan NIE, TIE(yabancı… Read More
Hep gezmekten tozmaktan bahsediyoruz biraz da yemekten ve Barcelona'da nerede yemeli ondan bahsedelim. Bu yazıda… Read More
İspanya'nın dünyaca ünlü boğa koşularının gerçekleştiği şehir olan Pamplona'ya dair gezi notlarımızı paylaşıyoruz bu yazıda.… Read More