Sevgili Gezender Blog okuyucuları! Sizleri İspanya’nın en sıcak, en popüler topraklarından sesleniyoruz. Mallorca gezi notları yazımızla Şubat 2020’de yaptığımız hafta sonu maceramızı ve Mallorca adası ile ilgili bilgileri aktaracağız.

Mallorca Hakkında Ön Bilgi

İspanya 17 özerk bölgeden oluşuyor. En popüler bölgelerinden bir tanesi ise Akdeniz’de yer alan ve sadece adalardan oluşan Balerik(Balearic) Adaları özerk bölgesidir.

Balerik adaları: Mallorca(Mayorka), İbiza, Menorca(Menorka) ve Formentera

Mallorca, Balerik adaları özerk bölgesinin 5 adasından en büyüğü ve aynı zamanda başkent olan Palma‘ya da ev sahipliği yapıyor. Yani Mallorca adanın, Palma (Palma de Mallorca diye de geçer) ise şehrin adı. Fiziksel olarak Katalonya bölgesine yakınlığından olsa gerek adada birçok Katalan yaşar. Dil olarak hem Katalanca hem İspanyolca duyabilirsiniz. Eğer Mallorca’yı daha önce duymadıysanız bile İbiza’yı kesin duymuşsunuzdur. İbiza, Mallorca’nın güneyindeki başka bir Balerik adası ve çılgın partileri ile biliniyor.

Mallorca, İspanyolca’da Mayorka şeklinde okunur ve Türkçe’ye de aynen bu şekilde geçmiş.

Eğer siz de bizim gibi sadece Bozcaada, Avşa, Adalar gibi adalarda bulunduysanız, ada deyince aklınıza küçük, şirin ama gelişmemiş, olanakları kısıtlı yerleşim yerleri geliyordur. Ancak Mallorca bizim önyargılarımızı tamamen yıktı.

Mallorca, 900 bini aşan nüfusu, üniversitesi, metrosu, otobanı, Avrupa’nın en büyük havaalanlarından birisiyle Türkiye’deki birçok şehir ile yarışır.

Kısaca Mallorca Tarihi

Mallorca tarih boyunca birçok medeniyetin hakimiyeti altında kalmış. İzler takip edildiğinde adadaki insan yerleşiminin MÖ 4000-6000‘lere kadar uzandığı görülmüş. Biz tarih sonrası devirlere bakarsak önemli olarak Fenikeliler, Romalılar, Araplar ve son olarak İspanyollar‘ın adanın tarihi üzerinde önemli etkisi olduğunu görüyoruz. Şehrin kuzeyindeki Alcúdia şehrine gittiğinizde Roma kalıntılarını kendi gözlerinizle de görebilirsiniz. Palma sokaklarında gezerken ise İspanyol, Katalan ve Arap etkisini görebiliyorsunuz.

Peki neden Mallorca bu kadar gelişmiş?

Mallorca, Avrupa kıtasına yakınlığı ve Akdeniz’deki jeopolitik konumu, Kuzey Afrika iklim etkisiyle her daim sıcak olması, harika plajları, tarihi dokusu ile özellikle 1950’lerden itibaren Avrupalı ve Amerikalı zenginlerin ilgi odağı haline gelmiş. Günümüzde birçok zenginin ve İspanya kraliyet ailesinin yazlığına ev sahipliği yapıyor. E bu kadar paralı insan ilgi gösterince de adaya çok fazla yatırım yapılmış.

Mallorca Gezi Notları

Mallorca dediğimiz gibi hem tarihi dokusu hem doğal güzellikleri ile ön plana çıkıyor. Tabi öyle bir Antalya, Muğla gibi tarihi ve doğal güzellik beklemeyin ama yine de gelmeye değer.

Gittiğimiz dönem Şubat olduğu için, hava soğuk olmasa bile denize girilecek kadar da sıcak değildi. Biz de araç kiralayıp başkent Palma’yı ve Valdemossa, Alcudia gibi şehirleri ziyaret edip kültür turu yaptık.

Gittiğimiz tüm noktaları işaretlediğimiz Google Haritalar listesine buradan erişebilirsiniz

Mallorca’ya Nasıl Gidilir?

Biz Palma de Mallorca’ya Barcelona’dan uçakla geldik. Biletlerimizi iki ay öncesinden Ryanair’den aldık ve bilet fiyatları gayet uygundu. Barcelona – Palma arası yaklaşık yarım saat sürüyor.

Barcelona’dan Palma’ya diğer bir seçenek ise feribot kullanmak. Bu yöntemi denemedik ancak deneyenler oldukça rahat olduğunu söylüyor.

Türkiye’den gelmek için ise THY ya da Pegasus’la Barcelona ve ya Madrid’e inip oradan Ryanair, Vueling gibi firmalarla Mallorca’ya ulaşabilirsiniz.

Mallorca’da Ulaşım

Havalimanından Şehir Merkezine Ulaşım

Havalimanından şehir merkezine ulaşım için üç seçeneğiniz var. Birincisi otobüs. Şehir merkezine giden bu otobüs her 15 dakikada bir kalkıyor, yolculuk süresi yarım saat ve ücreti 5 euro.

İkinci seçenek ise taksi. Tabi taksi kullanmak biraz pahalı olacaktır.

Üçüncüsü ise bizim gibi araba kiralayıp ada içindeki tüm ulaşımı bununla sağlamak.

Araç Kiralama

Eğer adada Palma dışında bir yerlerede gitmek istiyorsanız hem vakit hem nakit olarak araç kiralama çok avantajlı oluyor. Biz aracı Ryanair websitesi üzerinden Thrifty firmasından kiraladık. Cuma gecesinden pazar akşama kadar Hyundai i10 ile iki gün için 39 Euro ödedik.

Bunun haricinde havalimanında birçok firma bulunuyor. Hertz, Avis, Enterprise gibi bilinenlerin yanında, Goldcar gibi günlük 1 Euro gibi komik rakamlara araç kiralayan firmalar da var. Eğer böyle bir şey yapacaksanız dikkatli olmakta fayda var. Bizzat deneyimlemesek de internetten bu tip firmaları aratınca çok fazla şikayet olduğunu gördük ve tercihimizi bilindik firmalardan yana kullandık.

Otobüs

Ancak adayı keşfetmek için tek yol bu değil. Ada içinde gelişmiş bir otobüs ağı var. Örneğin Valldemossa ve Soller’e 210 nolu otobüs hattı ile ulaşmak mümkün. Soller’e gitmenin başka bir yöntemi ise nostaljik treni kullanmak. Plaza de Espana’dan kalkan trene binip nostaljik bir seyahat yapabilirsiniz. Bu linkte adanın her yerine giden otobüsleri ve geçtiği güzergahları görebilirsiniz.

Palma’da araba için ücretsiz park yeri bulmak biraz sıkıntı olabiliyor çünkü her yer dolu. Bir tane bulabilirseniz ne ala! Bulamazsanız ücretli otoparka mahkum. Eğer kalacağınız yer yakın ise ücretsiz otopark için adres HardRock Cafe’nin önüne bakabilirsiniz. HardRock Cafe sahil yolunda kalıyor ve old town’a da çok yakın.

Mallorca Konaklama

Mallorca’da konaklamamızı Airbnb kullanarak yaptık. Kiraladığımız ev tam old town kısmında idi. Tabi bu da bize her yere ulaşım kolaylığı sağladı. İki kişi iki gece için 64 euro ücret ödedik. Ev, eski bir Mallorca eviydi ve tasarımı da buna göre fena değildi diyebiliriz.

Mallorca Gezi Planı

Gittiğimiz dönem Şubat olduğu için, hava soğuk olmasa bile denize girilecek kadar da sıcak değildi. Biz de araç kiralayıp başkent Palma‘yı, Valdemossa, Soller ve Alcúdia gibi kasabaları ziyaret edecek şekilde kültür turu planladık. Ekstradan adanın sağ tarafında kalan Porto Cristo’da yer alan Drach mağarasına gittik. Tüm bu anlattıklarımız için hafta sonu yeterli oldu.

Mallorca’da kaç gün gezilir derseniz, sadece tarihi yerleri, köyleri ziyaret edip adayı gezmek için 3-4 gün ayırabilirsiniz. Plaj plaj gezip denize de girecekseniz en azından bir hafta, Mallorca’nın hakkını vermek için ideal bir süre diyebiliriz.

Adanın sol tarafı daha dağlık ve plaj sayısı daha az. Valldemossa, Soller, Alcudia gibi köyler adanın solunda kalıyor. Sağ taraf ise daha çok deniz turizmine hizmet ediyor ve birçok otele, yazlığa ev sahipliği yapıyor.

Fikir vermesi açısından adanın kuzeyindeki Alcúdia’dan Palma’ya gitmek otoban’da olduğu için en fazla 1 saat alacaktır.

Gezilecek yerleri iki kısma ayırdık. İlk kısımda başkent Palma’daki belli başlı gezilecek yerleri kuzeyden güneye, ikinci kısımda ise Mallorca adasındaki gezdiğimiz köyleri, kasabaları listeledik.

Palma de Mallorca’da Gezilecek Yerler

Palma’daki gezilecek turistik yerlerin çoğu eski şehir kısmında kalıyor. Palma eski şehiri gezerken yürüyüş rotamız yaklaşık olarak şöyleydi:

Passeig del Born ve civarındaki sokaklarda dolandık sonra yukarı doğru yürüyüp, belediye binasından sağa dönüp caddeyi takip ettik ve La Rambla‘ya ulaştık. Ara sokaklardan rastgele dolanıp Plaza de Espana‘ya kadar geldik. Buralarda vakit geçirip Sant Miguel caddesine indik. Yol üzerinde Olivar Pazarı ve çeşitli kiliselere uğrayıp Plaza Mayor‘a geldik. Sokaklarda rastgele yürümeye devam edip Baños árabes‘e kadar geldik. Buradan rotamızı Mallorca Katedraline ve La Almudaina Kraliyet Sarayına çevirdik. Böylece eski şehri kabaca gezmiş olduk.

Gece dışarı çıkıp takılalım diyorsanız tavsiyemiz Santa Catalina bölgesi olur. Eski şehir tarafından gelip Arjantin Caddesi’ni geçince o bölgede birçok bar, disko bulabilirsiniz.

Old Town (Eski Şehir)

Bir Avrupa şehrine gittiğimizde gezmeyi en çok sevdiğimiz ve en çok vakit geçirdiğimiz kısmı kesinlikle old town kısmı oluyor. Çünkü sokaklarda özgürce kayboluyoruz! Size de tavsiyemiz her zaman olduğu gibi, gezilecek belli başlı yerlere giderken rastgele dolanıp sokaklarda kaybolmanız olur.

Sokaklarda gezerken Arap ve İspanyol sentezini farkedeceksiniz. Dar sokaklar, kemerli geçişler, kapılar, eski evler…

Ayrıca Mallorca’da daha önce başka Avrupa şehirlerinde görmediğimiz ama tıpkı bizdeki evlere benzeyen cumbalı evler gördük. Bu da bulunduğu yere çok farklı bir hava katıyor.

Plaza de Espana (İspanya Meydanı)

Plaza de Espana, hem sosyal hayatı hem de ulaşım ağı ile (otobüs, metro ve tren istasyonu) Palma’nın kalbi diyebiliriz. Ortasından geçen Alexander Rosello caddesi istasyonları bir tarafta, küçük meydanı ise başka bir tarafta bırakmış.

Meydanın bir tarafında Soller nostaljik tren istasyonu bulunuyor. 1912’de kullanıma açılmış bu tren, Soller ile Palma arasında çalışıyor ve oldukça rağbet görüyor. Biz araba kiraladığımız için bu treni kullanamadık ama bir daha ki gelişimizde bunu deneyimlemek istiyoruz. Soller trenini kullanmak isteyenler, tren saatleri için linke tık tık.

Bu istasyonun yanında ise turist danışma noktası bulunuyor. Buradan ücretsiz broşürler temin edebilirsiniz. Turist danışma noktasının arka tarafında ise ‘Parc de les Estacions‘ bulunuyor. Yani İstasyon Parkı. Bu parkta yürüyüş yapıp yerel halkı gözlemleyebilirsiniz.

Plaza de Espana’da bahsetmeye değer ayrıca Jaume‘nin heykeli bulunuyor. Jaume Mallorca’yı Araplardan alan kral olarak onlar için önemli bir isim. Bir nevi “fatih”. Ayrıca üzerinde higrometrenin olduğu başka bir yapıda ise Palma’da diğer köylere olan mesafelerin yer aldığı bir tablo bulunuyor.

Mercat de Olivar (Olivar Pazarı)

Plaza de Espana eski şehre başlangıç noktası da denilebilir. Plaza Espana’dan kaptırıp içeri doğru yürüyüp sola dönerseniz Olivar Meydanı‘na gelirsiniz. Bu meydanda da tarihi bir pazar olan Mercat de Olivar bulunuyor. Pazarda meyve, sebze, deniz ürünleri, et, tavuk ürünleri, tapaslar ne ararsanız var. Yani klasik bir İspanyol pazarı. Eğer acıktıysanız ve gerçek Mallorca yemeklerini denemek istiyorsanız burayı değerlendirebilirsiniz. İçeride çok değişik yemekler bulunuyordu. Fiyatları da gayet makuldü.

Bu pazar, pazartesiden cumaya 07.00 ile 14.30 arası, cumartesi 07.00- 15.00 arası açık ve pazarları kapalı.

Marketten çıkıp aşağıya doğru yürürseniz Sant Miguel kilisesini göreceksiniz. Adını üzerinde bulunduğu Sant Miguel caddesinden almış. İçerisinde sizi etkileyen özel bir şey olmasa da, caminin üzerine yapılması açısından farklı bir konumda diyebiliriz. Bu haliyle de Mallorca’nın cami üzerine inşa edilen 4 kilisesinden biri olmuş. Diğer kiliseler hangileri ki diye sorarsanız; Santa Creu, Sant Jaume ve Santa Eulalia kiliseleri.

Konuya ilgileyseniz bu dörtlü için bir rota bile oluşturulmuş. Rota Santa Creu ile başlıyor. Sırayla Sant Jaume, Sant Miguel ve en son Santa Eulalia ile sona eriyor. Bu rotadaki kiliseler hakkında kısa bir bilgi almak için adrese tıklayın.

Bu kiliseden aşağıya doğru çevreyi geze geze indiğinizde ise Plaza Mayor’a kadar ulaşıyorsunuz.

Plaza Mayor (Büyük Meydan)

Turistlerin uğrak yeri olmuş bu meydan, eski şehrin ortasında klasik bir İspanyol meydanı diyebiliriz. Dar sokaklardan tüneller geçip ulaşıyorsunuz. Burası birçok kafe, restoran ve hediyelik eşya satan dükkanları barındırıyor.

Plaza de Mayor’dan aşağı yürürken Baños árabes yani “Arap hamamı” dikkatimizi çekti. Yüksek bahçesi, sokağın üstünden geçen üst geçidi ilgi çekiyor. Burası Can Serra caddesinde bulunuyor. Cadde dediğimize bakmayın sokak arası bir yer. 2.5 euro giriş ücreti var.

La Seu (Palma Katedrali veya Cathedral of Santa Maria of Palma)

Merkezde bulunan bu katedral La Seu Katedrali olarak da biliniyor ve hem Palma’nın hem Mallorca’nın en ikonik yapısı diyebiliriz. Gotik tarzda yapılmış. Katedralin iç kısmı ünlü Katalan mimar Gaudi tarafından yeniden düzenlenmiş. Yeniden düzenlenmiş diyoruz çünkü vakti zamanında gerçekleşen büyük depremde burası zarar görmüş ve Gaudi de burayı yeniden düzenlemiş. Zaten içeri girdiğinizde buraya kesin Gaudi’nin eli değmiş diyorsunuz. İyi ki de değmiş çünkü bu zamana kadar ziyaret ettiğimiz kiliseler içinde bizi en çok etkileyen oldu. Özellikle kilisenin renkli vitrayları ile ikindi güneşinin harika ışık oyunları bizi mest etti.

Katedral pazarları kapalı. Giriş ücreti yetişkinler için 8.5 euro, öğrenciler için 6 euro (kartınızı göstermek şartıyla, Akbil geçerli;)) , 2-11 yaş arası çocuklar için 4.5 euro ve ziyaret saatleri kış tarifesi için pazartesinden cumaya 10.00- 15.15 arası, cumartesileri ise 10.00-14.15 arası. Ayrıca katedralin terasına da çıkış mümkün fakat şu an terasa çıkılamıyor. Sadece mayıs-ekim ayı arasında geldiyseniz çıkabiliyorsunuz.

La Almudaina Kraliyet Sarayı (Alcazar)

Katedralin hemen karşısında bulunuyor. Birinden çıkıp diğerine gidiyorsunuz.

Bu sarayın inşası Müslümanlar tarafından 1282 yılında başlatılmış. 1.Jaume adayı Müslümanlardan alınca sarayın da bazı yerlerini yıkmış, düzenlemiş, eklemeler yapmış ve bugünkü saray meydana gelmiş. Sarayda Müslüman ve Hristiyan dönemlerinin izlerini görebilirsiniz. Orta kısmında bir de avlu bulunuyor.

Saray günümüzde yazları kraliyet ailesi tarafından kullanılmaya devam ediyormuş.

Saray iyi fena değil de içeride sizi çok etkileyen bir şey yok. En azından bizi etkilemedi. Bir tek terasına çıktığınızda karşınızda güzel bir deniz manzarası var. Bir artı olarak bunu söyleyebilirim.

Kışları 10.00-18.00 arası, yazları 10.00-20.00 arası ziyaret edebilirsiniz. Pazartesileri kapalı. Giriş ücreti 7 euro. 25 yaş altı öğrenci iseniz 4 euro. 5 yaş altı çocuklara ise ücretsiz.

Rehberle gezmek istenler için kişi başına 4 euro ek ücret ödeyerek rehberli tur yapabilirler.

Passeig del Born

Palma’nın en turistik yerlerinden birisi. Sağlı sollu restoranlar, kafeler, ünlü markalar ve mağazalar bulunuyor. Katedrale ve saraya çok yakın bir konumda bulunuyor. Bu bölge bizim yürüyüş rotamıza başladığımız noktaydı ve ilk görüşte aşk gibi oldu <3

Cadde, Barcelona’daki “La Rambla” gibi rambla tarzında. Yani orta kısmı yürüme ve yeme-içme yeri, yan kısımları ise arabaların geçme yeri. Klasik İspanyol tarzı. İspanya’da yaşamaya başladığımızdan beri bu tarz yerlere çok alıştık. Bizce güzel düşünülmüş bir şey.

Passeig del Born

Gezerken yorulduysanız buradaki kafelerden, restoranlardan bir şey yiyebilir ve dinlenebilirsiniz. Ancak unutmayın dışarda oturursanız 1-2 euro fazla ücret ödüyorsunuz.

Modern Sanat Müzesi (Es Baluard Museu d’Art Contemporani de Palma)

Etrafı keşfederken karşımıza çıkan bir yer oldu. Müzenin hem açık hem kapalı tarafı var. Özellikle merdivenleri kullanıp surların üzerine çıkabilir ve güzel bir Palma manzarası yakalayabilirsiniz.

Bellever Kalesi

Burası Palma merkeze arabayla 10 dakika sürüyor. Konum itibarıyla tüm Palma’ya hakim diyebiliriz. Kendisi Palma’nın simgelerinden birisi. Kalenin üç küçük bir büyük silindirik kulesi bulunuyor.

Zamanından krallar burayı dinlenme yeri olarak kullanmış sonraları zindan olarak kullanılmış. Şimdilerde ise müze olarak kullanılıyor. Zaman zaman da bazı etkinlikler düzenleniyormuş. Kalenin etrafında kaleyi gezdikten sonra dinlenebileceğiniz, bir şey yiyip içebileceğiniz kafeler bulunuyor. Biz gittiğimiz de mevsimden dolayı olsa gerek açık yer yoktu.

Bellever Kalesinden Palma

Giriş ücreti yetişkinler için 4 euro, öğrenciler için 2 euro. Pazar günleri kaleye giriş ücretsiz ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta var. Pazar günleri kale saat 10.00’dan 15.00’e kadar açık.

Mallorca Adası’nda Gezilecek Kasabalar

Valldemossa

Mallorca’ya gelip tek bir köy gezme şansınız varsa bizce tercihiniz burası olmalı. Köye ulaşmak aracınız varsa oldukça kolay fakat aracınız yoksa otobüslerle(210 nolu hat) de ulaşmanız mümkün. Mallorca içinde ulaşım başlığındaki linkten bakabilirsiniz.

Valldemossa ismi nereden geliyor?

Araplar Balerik adalarını fethettikleri dönemde, tarım ve sulama konusunda ileri tekniklere sahiplermiş. Bu tecrübelerini burada da kullanmışlar ve bölgeleri aileler arasında paylaşmışlar.

Bugün Valldemossa olarak bilinen bölgede ise Musa isimli soylu bir Arap, bir çiftlik evi kurmuş ve seneler boyunca halk tarafından buraya Musa vadisi denmiş. Yani Vall de Mossa, Musa vadisi anlamına geliyor.

Minareli Kilise

Köyde dikkat çeken bir kilise bulunuyor. Araplar 10. yüzyıldan itibaren 300 yıl boyunca Mallorca adasında hüküm sürmüşler ve yaşadıkları bölgelere de camiler yapmışlar. Arapların 1229’da I.Jaume tarafından sürülmesiyle birlikte adada Hristiyanlık yaygınlaşmış, haliyle bu cami de kiliseye çevrilmiş. Caminin minaresi hala “ben buradayım” diyor ve bizlere cami olduğu günleri hatırlatıyor.

Chopin ve Cenaze Marşı

Ayrıca, devrinin müzik dahilerinden biri olarak gösterilen Chopin bu köyde bir kış geçirmiş. Zaten ciddi bir hastalığı olan Chopin’e köyün kış havası çok iyi gelmemiş. Buna rağmen Chopin bir yandan beste yapmaya devam etmiş. Mallorca’da bestelediği tek eseri ve bir bölümü cenaze marşı olarak kullanılan Opus 35‘miş. Bu arada Chopin’in sağlığı gittikçe kötüleşir ve Ekim 1849’da Paris’te hayata veda eder. Vasiyeti üzerine kalbi, derin bir sevgi ve özlem duyduğu Polonya/Varşova’ya gönderilir.

Köye gittiğinizde Chopin’in kaldığı evi görmeniz mümkün. Burası aynı zamanda Chopin Müzesi olarak da kullanılıyor. Müzeye giriş ücreti kişi başı 4 euro, 10 yaşın altındaki çocuklar için 2 euro. Ayrıca her ağustos ayında köyde Chopin müzik festivali düzenleniyormuş.

Valldemossa’daki ikonik yapılardan biri ise eski bir tarikata ait olan ve bir dönem krala da hizmet etmiş manastır binası. Özellikle kulesindeki mavi işlemeler daha araçla Valldemossa’ya gelirken uzaklardan dikkatimizi çekmişti. Chopin müzesi de aslında bu yapının bir parçası diyebiliriz. Bu manastır-kilise ile ilgili detaylı bilgiye şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Biz 8.5 Euro vermeye değer görmedik.

Palma de Mallorca’da buna benzer bir çok köy var fakat biz en çok Valldemossa’yı beğendik. Dar sokakları, çiçekli pencereli renkli evleriyle sizi kendine çekiyor. Ana caddenin üzerinde bulunan kafeler ve restoranlar da ayrı bir şirin. Oturup mutlaka bir şeyler için o kafelerde.

Türkler Her Yerde!

Nerede yokuz ki! Köyde belirtmeden geçemeyeceğim bir Türk restoranı da bulunuyor. Sahibi olan beyefendi seneler önce İsviçre’den tee Valldemossa’ya göçmüş ve Troya restoranı açmış. Ben ille de kendi memleketimden bir şeyler yemek isterim derseniz buraya uğrayın deriz. Yemeyecek olsanız bile manzara için mutlaka gelin.

Deia

Valldemossa’dan çıkıp yönümüzü Deia’ya çevirdik. Dışarıdan görüntüsü güzel olsa da köy tepelerin üzerine yayıldığı için o keşfetmesi zorlu. Yoğun bir dönem olmamasına rağmen park yeri bulmak da ayrı bir meseleydi. Mimari olarak ise evler Valldemossa’ya büyük benzerlik gösteriyor. Köyün kurulduğu tepenin karşısına bir yürüme yolu yapmışlar. Burada bir tur atılabilir ve manzaraya karşı güzel bir konumda olan restoranda bir şeyler yenilebilir.

Deia, Mallorca

Sanatçılar köyü olarak da bilinen Deia’da birçok şairin yanı sıra ünlü şair, romancı ve eleştirmen Robert Graves de yaşamış. Kim ki bu Robert diyenler için, en bilindik eseri Ben, Claudius‘muş. Ayrıca Yunan mitolojisi üzerine de kitaplar yazmış.

Soller ve Port de Soller

Deia’dan Soller’e yol aldık. Burası portakalları, zeytinleri ve şaraplarıyla ünlü bir yer. Soller’in merkezinde bir meydan bulunuyor. Bu meydanda Sant Bartomeu kilisesi, kafeler ve restoranlar bulunuyor. Şehrin en hareketli noktası burası. Ayrıca buradan yazının başında da anlattığım Soller treni geçiyor.

Sokaklarda biraz turladıktan sonra Port de Soller‘e yani deniz kıyısına geçebilirsiniz. Port de Soller tarafında da çeşitli restoranlar bulunuyor. Akşam yemeğinizi denize nazır bir şekilde yemek isterseniz buradaki restoranları değerlendirebilirsiniz.

Alcudia ve Port de Alcudia

Mallorca’nın kuzeyinde bulunan küçük ve sakin bir sahil kasabası. Birkaç saat gezip görmelik bir yer. Kasabaya girişte otopark var aracınızı oraya park edebilirsiniz.

Alcúdia, antik bir Roma yerleşimi üzerine inşa edildiğinden arkeolojik alanlara da sahiptir. Kasabaya girdiğinizde kasabayı çevreleyen surları görebilirsiniz hatta üzerine çıkıp yürüyebilirsiniz.

Kasabanın içlerine doğru ilerlediğinizde küçük şirin kafeleri, dükkanları görüyorsunuz. Biz herhangi birine girip bir şeyler atıştırdık. Biz Alcudia’ya pazar günü gittik ve gittiğimizde kasabanın pazarı vardı. Pazarda her türlü sebze meyve, kıyafet, ayakkabı aklınıza ne gelirse vardı ve bize Türkiye’de ki pazarları hatırlattı.

Birkaç saatimizi burada geçirdikten sonra Port de Alcudia‘ya yani Alcudia sahiline gittik. Sahilde sıra sıra dükkanlar, restoranlar, yürüyüş yapan insanlar vardı. Burasını Port de Soller’den daha çok sevdik.

Cuevas del Drach (Drach Mağarası)

Mallorca maceramızın en son ve en hatırda kalan anlarından biri burası yaşandı. Bazen küçük dokunuşların nasıl fark yaratabileceğinin kanıtı diyebiliriz. Drach mağarası aslında klasik bir sarkıt dikit mağarası. Ancak burayı diğerlerinden farklı kılan şey mağarada yapılan bir aktivite..

Mağarayı geze geze bir rehber eşliğinde aşağı iniyorsunuz. Aklınıza takılan bir soru varsa rehbere sorabilirsiniz. Rehber 5 dilde sunum yapıyor. İspanyolca, İngilizce, Fransızca, Rusça ve Almanca.

Mağaranın en dip noktasında bir göl var. Bu göle Martel gölü deniliyor. Adını, mağarayı keşfeden beyefendiden alıyor.

Mağarada Işıklar Söner..

Gölün kıyısına geldiğinizde mağaradaki görevliler sizi orada bulunan sandalyelere oturtuyorlar. Birkaç dakika sonra ışıkları kapatıyorlar ve yerin bilmem kaç metre aşağısında mutlak bir karanlık içindesiniz. Biraz uzakta karanlığın içinden bir ışık gözünüze çarpıyor… Bir ezgi geliyor kulağınıza…

Piyano, yan flüt, keman ve çello çalan dört müzisyen yanları ışıklandırılmış bir kayığın içerisinde Beethoven, Mozart gibi ünlü bestecilerin eserlerini çalarak önünüzde süzülüyor ve sizi alıp bambaşka diyarlara götürüyor. Karanlık bir bakıma sizi bulunduğunuz o ortamdan soyutluyor ve kendinizi kaptırıp gidiyorsunuz.

Bir yandan bu anı ölümsüzleştirmek istiyorsunuz sonuçta kaç kere ve ne zaman bir mağarada klasik müzik konseri dinleyeceksiniz ki? Ancak bunları kayda alamıyorsunuz çünkü kayıt yasak!

Konser bittikten sonra üç tane büyük kayık kenara yaklaşıyor ve görevliler sizi gruplar halinde kayıklara yerleştiriyor. Bulunduğunuz noktadan ilerideki yakın bir noktaya kadar sürüyor yolculuk. Diğer kıyıda bekleyen görevli yolcuları tek tek indiriyor. İndiğiniz yerdeki sarkıt ve dikitleri izliyorsunuz. Sonrada etrafa bakına bakına mağaradan çıkıyorsunuz. Sizin mağarayı dolaşmanız, konseri dinlemeniz ve kayık turu toplam 1 saat sürüyor.

Çıktıktan sonra ben ne yaşadım az önce diyorsunuz. Bu mağara bizi öyle çok etkiledi ki. Bizim için mükemmel bir deneyim oldu. Eğer sizde Mallorca’ya kadar geldiyseniz bu eşsiz deneyimi yaşayın, pişman olmayacaksınız!

Mağara hakkında genel bilgi

  • Biraz da mağara ile ilgili genel bilgileri verelim: Burası adanın doğusunda Porto Cristo‘da bulunan bir mağara. Ortaçağ boyunca bilinmesine rağmen 1800 yılında tam anlamıyla keşfedilmiş.
  • Mağarayı internette araştırma yaparken görüp, merak etmiş ve kesinlikle gitmeliyiz demiştik.
  • Mağaraya giriş için bilet almanız gerekiyor. Biletinizi dilerseniz internetten, dilerseniz geldiğinizde gişeden alabilirsiz. Biz biletimizi kişi başı 15 euro ödeyerek internetten satın aldık. Eposta kutunuza bir kod geliyor ve oraya gittiğinizde kodu görevlilere göstererek giriş yapabiliyorsunuz. Biletinizi internetten satın almak isterseniz buraya tıklayınız.
  • Mağara çevresini güzel bir şekilde düzenleyip tesisleri kurmuşlar. Otoparkı, kafesi, tuvaleti, hediyelik eşyacısı hepsi hazır.

Mallorca’da Ne Yenir?

Mallorca’ya geldik, gezdik, tozduk peki ne yiyeceğiz derseniz buyrun yazımıza…

Palma’daki ilk akşam yemeğinde Saranna Cafe & Gastrobar restorana gittik. Gitmeden önce rezervasyon yaptırmanız iyi olacaktır. Bizim rezervasyonumuz yoktu ama şansa bize masa ayarladılar. Restoranın tasarımı hoş, çalışanlar ilgili ve cana yakındı. Biz iki kişi tatlılar ve çay da dahil olmak üzere 5 çeşit tapasa toplam 100 euro ödedik. Bu fiyat İspanya kriterlerinde oldukça yüksek diyebiliriz. Aslında en büyük sorun porsiyonların az olmasından kaynaklanıyor.

Pazar günü ise birçok yer kapalı olduğu için Passeig del Born’daki bir hamburgerci olan “Burger Lab“a gittik. Fiyat/performans olarak tavsiye edebileceğimiz bir yer değil.

Eğer başka yemekler denemek isterseniz sizin için mekan ve yemek listesi paylaşıyoruz. Bunlar gideriz diye kendimiz için hazırladığımız bir listeydi ancak nasip olmadı. Paylaşmak güzeldir ve biz de sizinle paylaşıyoruz…

Ayrıca adanın köylerinde otantik restoranlar bulabilirsiniz. Bizim programımız kısa olduğu için gitme şansını bulamadık.

Mekanlar

Ca’n Joan De S’aigo: Burası bir kahvaltıcı. Değişik tostlar, omletler varmış. Türk kahvaltısı gibi değil ama Avrupaya göre iyi olduğunu söylüyor gidenler. Ayrıca sıcak çikolatasını da methediyorlar

Quina Creu Tapas Restoran: Burası bir tapasçı. Sangria ve kokteyllerde bulunuyormuş. Fiyatı uygunmuş ama servisi birazcık yavaşmış. Gidecekler bunu göz önüne alsınlar.

HardRock Cafe: Eğer ben yerel bir şeyler yemek istemiyorum derseniz buraya gidebilirsiniz. Gidenler hamburgerlerinin ve meyve kokteyllerinin güzel olduğunu söylüyor.

Badal Burger: Hamburgerlerini tavsiye ediyorlar.

Yemekler

Sopes Mallorquines: Bu Mallorca’ya özgü bir çeşit çorba ama bildiğimiz çorbalardan değil. Kendisi bir kuru çorba.

Pa’amb oli: Mallorca mutfağına özgü bir tür zeytinyağlı ekmek. Genellikle kahvaltıda tüketiliyormuş.

Frito Mallorquin: Kızartılmış kuzu ciğeri ve sakatatla yapılan ve adanın geleneksel yemeklerinden biri. Türüne göre enginar, bezelye, bakla, patates, soğan, sarımsak ve kırmızı biberle zenginleştiriliyor.

Tumbet: Adanın taptaze sebzeleriyle yapılan nefis bir Akdeniz mezesi.

Ensaimada: Mallorca’nın en ünlü hamur işi yiyecekleri arasında yer alıyor. Genellikle kahvaltıda, ara öğünlerde ya da kahve yanına tercih ediliyor. Ancak uyarmamız gereken bir nokta var içerisinde eritilmiş domuz yağı bulunuyor.

Bizim Mallorca gezimiz keyifli ve dolu dolu geçti. Değişik ve unutamayacağımız mağara turu ve adanın güzellikleri bizi çok etkiledi. Kesinlikle bir daha gelmek ve adanın ünlü plajlarını keşfetmek istiyoruz

Sağlıcakla kalın…

Ilgım

Share
Published by
Ilgım

Son Yazılar

Eguisheim Gezi Notları

Salut arkadaşlar! Colmar'ı ziyaret edenlerin görmesini tavsiye ettiğimiz 2 köyden bir diğeri olan Eguisheim yazımızla… Read More

3 hafta önce

Turckheim Gezi Notları

Colmar'ı ziyaret edenlerin mutlaka görmesini tavsiye ettiğimiz 2 kasabadan birisi olan Turckheim, Colmar'a 6 km… Read More

2 ay önce

Colmar Gezi Rehberi

Salut arkadaşlar! Bu yazımızda sizlere Aralık 2023 yılı sonunda ziyaret ettiğimiz masal kasaba Colmar'dan bahsedeceğiz.… Read More

2 ay önce

İspanya’da Hayata Başlamak: NIE ve TIE Nedir? Oturum Kartı Randevusu Nasıl Alınır?

Bu yazıda İspanya'da yaşamaya başlayanlar için özellikle ilk başlarda çok kafa karıştırıcı olan NIE, TIE(yabancı… Read More

3 ay önce

Barcelona Restoran Tavsiyeleri

Hep gezmekten tozmaktan bahsediyoruz biraz da yemekten ve Barcelona'da nerede yemeli ondan bahsedelim. Bu yazıda… Read More

3 ay önce

1 Günlük Pamplona Gezi Notları

İspanya'nın dünyaca ünlü boğa koşularının gerçekleştiği şehir olan Pamplona'ya dair gezi notlarımızı paylaşıyoruz bu yazıda.… Read More

4 ay önce