Herkese selamlar,
Yeni bir yazı dizisiyle beraberiz. İsrail’in sıcak kumsallarından İzlanda’nın soğuk rüzgarlarına attım kendimi. Bu sefer yalnız değildim ve çok keyifli bir Ring Road gezisi yaşadık.
2.5 gün Reykjavik + 8 gün Ring Road gezisine dair bilinmesi gerekenleri, gezip gördüklerimizi bu seride anlatacağım. Gördüm ki en çok rağbet gören yazılar, “gitmeden bilinmesi gerekenler” gibi hap niteliğinde olanlar. İzlanda gezisi için de önemli bilgileri bu yazıda toparlayıp, gezi notlarımızı günlere ayırıp ayrıca yazmaya karar verdim. Başlıyoruz..
Yine önemli noktaların olduğu bir İzlanda haritası hazırladım. Umuyorum kullananlar, işine yarayanlar oluyordur.
Şehirler, şelaleler, Reykjavik, buzullar ve gezilecek noktalar gibi katmanlara ayırdım. İlgilenmediğiniz katmanların tik’ini kaldırıp temiz bir görüntü elde edebilirsiniz.
Kuzeyin en farklı ülkelerinden. Sadece 350 bin nüfusa sahip küçük bir ada ülkesi. Nüfusun 3’te 2’si başkent Reykjavik ve çevresinde yaşıyor. Ülke, Schengen bölgesinde ve AB’ye üye.
Ataları Vikingler’e dayanıyor. Her yerde ve hikayelerinde Viking izlerini görüyorsunuz. Adadan ilk bahsedilen kayıtlar MS 330’lar civarını gösterse de ancak 850 yılından sonra geliş gidişler artıyor. Vikings dizisinden hatırlayacağımız Floki 860 yılında geliyor ve 2 kış geçiriyor. Adaya ismini de o veriyor. İlk kalıcı yerleşim ise 874 yılında Ingólfur Arnarson tarafından Reykjavik tarafında 30-40 bin insanla gerçekleşiyor.
Amerika ve Avrupa kıtalarının kesişim noktasında olmasından volkanik bir bölge. Volkanlar buradaki coğrafyadan günlük hayata her şeyi dolaylı veya direk olarak etkiliyor. Volkanlar soğuduğunda buzullar oluyor, yazın eriyor dereler, şelaler, buzul gölleri oluşuyor. O şelalelerden, akarsulardan elektrik üretiliyor ve İzlanda’yı kişi başına düşen elektrik üretiminde dünyada 1 numara yapıyor. Bu değer 2.sıradaki Norveç’in 2 katı miktarında. Soğuyan lav alanları içerisinde ise bambaşka bir ekosistem gelişiyor. Bu toprakların tek doğal memelisi kutup tilkilerine yuva oluyor.
Volkanlar aktif olduğunda sadece İzlanda’yı değil Avrupa’yı ve dolayısıyla tüm dünyayı etkiliyor. Çok değil 2010’da Eyjafjallajökull ve 2011’de Grímsvötn yanardağları patlamış. Oluşan kül bulutundan dolayı tüm Avrupa hava trafiğini durdurmuş. Oluşturduğu kelebek etkisi birçok olay da cabası. Eyjafjallajökull‘un küçük kardeş olduğunu belirtmekte fayda var. Onun ablası Katla patladığında neler olacak göreceğiz.
Son 20 senede müthiş bir gelişme göstermiş ve dünyadaki gelir seviyesi en yüksek ülkelerden olmuş. Alüminyum rezervleri, enerji üretimi, balıkçılık ve turizm ülkeye çağ atlatmış. Turizm ile havasını, suyunu, ışığını, toprağını, taşını her şeyi turistlere öyle pazarlıyorlar ki; Türkiye’yi ve sahip olduklarını düşününce ah ulan diyorsunuz. Pazarlıyorlar dediysem de doğaya saygıları yok gibi anlaşılmasın. Taşın yerinden oynatılmasını dahi doğanın bozulması olarak görüyorlar. Turizm alanlarında bilgi panoları, araç ve yaya yolları çok iyi işaretlenmiş. Tüm bunlar hem doğanın korunması hem de turizmin gelişmesi için. Düşünün ki Yozgat’a gidiyorsunuz yoldaki tabelalar ile orada coğrafya nasıl, tarihi neler olmuş, nereler gezilebilir, neler yapılabilir özetliyor. Ha bir de bölgenin doğası bozuldu diye korumaya aldıkları alanlar var. Doğa kendini yenileyene ve bir çözüm bulana kadar bölgeyi turizme kapatıyorlar.
Avrupai diyesim geliyor, kurallara uygun yaşamaları bakımından. 2300 KM’de polis aracı sadece 2 defa gördük. 2 tane polis gördük onlarda dinlenme tesisine bir şeyler yemeye gelmişlerdi. İnsanlar kurallara uyuyorlar ve sizin de uymanızı bekliyorlar. Bizdeki gibi bir ton kural ve o kurallara uymanızı garanti etmek için güvenlik görevlileri yok. Sadece birkaç yerde güvenlik kamerası gördük(onlar da muhtemelen turistler için) onun dışında insanların birbirilerine itimatına dayalı bir sistem var. Sabit bir ordusu olmayan tek NATO ülkesi olması bile insanı güvende hissettiriyor.
Ülkenin zenginliği ve hayat pahalılığı en çok bizim gibi turistleri etkiliyor. Ekmek yaklaşık 20 lira, otobüs tek biniş 18 lira civarı, 1.5 litrelik su 5 liradan başlıyor, tuvaletler 4-8 lira arası değişiyor, kuzu çorbası 60 lira. Asgari ücret resmi olmasa da 280 000 Kron civarı. Yani 11000 Türk lirası gibi. Böyle düşününce yukarıdaki değerler onlar açısından mantıklı hale geliyor, bize ise sürekli hesap yaptırtıyor. Para birimi İzlanda kronu. Krona diye okuyorlar. Kolaylık olsun diye hep 25 Krona = 1 TL ile çevirdim.
Mevsimler Ekim-Mart arası kış, Nisan ve Eylülü bahar gibi düşünebilirsiniz. Gerisi ise yaz. Tabi Nisan bizim baharlar gibi değil. Ortalama sıcaklık gündüz 7 derece, hissedilen ise 0-2 derece arasındaydı. Rüzgar güneş, bulut farketmeksizin sürekli var.
Sayısız ihtişamlı şelaleler, kuzey ışıkları, su kaynakları, lav kalıntıları, siyah kumlar, buzullar, dağlar, fiyortlar, volkanik taş oluşumları, mağaralar, ren geyikleri, puffinler, kutup tilkisi, balina, fok gibi çeşit çeşit hayvanlar, sakin, şirin köyler ve şehirler, ilginç kiliseler ve daha fazlası.
Ring road, İzlanda’nın 1 numaralı karayolunun(Route 1) diğer ismi. Sadece 1 numaralı yolun uzunluğu 1332 km (Wikipedia’ya göre). Bizim için önemi ise bu yolu takip ederekten adayı çember misali dolanmayı ifade etmesi.
Hostelde ve yol üzerindeki gözlemlerime göre insanların çoğu, Reykjavik’e gelip Golden Circle denilen şelale ve doğal parkı kapsayan birkaç yeri gezip 2-3 günde bitiriyorlar. Birkaç gün daha vakti olanlar güney turu yapıyor.
Tabi ki böyle bir gezi beni tatmin etmezdi ve aklım hep göremediklerimde kalırdı. Bu nedenle Ring Road gezisi yapmaya karar verdim. Her şeyi tek başıma gitmek üzere planladım ama belki araç kirasını bölüşmek için birisini bulabilirim diyordum. Couchsurfing’den birkaç aday çıktı ancak tarihler uyuşmadı. Geziye 1 ay kala işyerinden Berk, İskandinavya gezisinden vazgeçip bana katılmaya karar verdi.
Ülkenin doğal güzellikler açısından en güzel kısmı güneyi. Şelaleler, dağlar, buzullar, tarihi alanlar derken en çok bu bölgede duraklama yapılıyor. Ülkenin doğu kısmı balıkçı kasabaları ve fiyortlarla dolu. Kuzeyde ise jeotermal alanlar ve yine balıkçı şehirleri var. Kuzeyden batıya geçtiğimiz kısmı en sıkıldığımız bölge olmuştu. Batı tarafındaki Snæfellsnes yarımadası ise gezi biterken yine keyfimizi yerine getiren güzel bir bölgeydi.
Böyle bir tur için tavsiyem minimum 7 gün ayırmak gerekir. Tabii ki sadece belli başlı yerleri görerek, doğa yürüyüşleri yapmayarak daha kısa sürede bitirmek de mümkün ama bence anlamsız.
Ring road gezisini birkaç şekilde yapabilmek mümkün. Kış aylarında tavsiyem kesinlikle araç ile. Doğu ve kuzey tarafında tek tük araç geçiyor. Otostop biraz riskli olabilir o soğuklarda. Yaz aylarında ise bisiklet veya otostop yapılabilir. Çadır kampı kışın makul değil yazın çok tatlı olur.
Türkiye’den İzlanda’ya direk uçuş yok. Norveç, İsveç, Danimarka, Macaristan, Polonya gibi ülkelerden aktarmalı olarak gidiyorsunuz. Biletimi Ocak ayında aldım. Çok da ucuz olsun diye kasmadığımdan 1500 TL’ye geldi, biraz pahalı. Arkadaşım(Berk) ise geziden 3 hafta falan öncesinden 1000 TL civarına alabildi. Gel gelelim bagaj ücretleriyle beraber onun ki daha pahalı oldu. Nedense internette ucuza bilet aldım diyenler bu bagaj ücretlerinden çok da bahsetmiyor..
Gidişi THY + Wizzair ile Budapeşte üzerinden, dönüşü ise WOW Air +Pegasus ile Stockholm üzerinden yaptım.
Bagaj ücreti konusunda ayrıca değinmek istiyorum. Wizzair, WOW Air, Ryanair, Easyjet gibi low-cost havayolları standart biletin içerisinde çok az bagaj hakkı tanıyorlar. Uçağa alırken ise sıkı bir kontrol var. Eğer bagajınız limitleri aşıyorsa orada cezalı olarak büyük meblağlar ödüyorsunuz. Her havayolu firmasının sınırları farklı. Bu nedenle mutlaka bilet almadan bir kontrol edin.
Örneğin; Wizzair’den bagaj hakkı satın almadım. Valizim kabin bagaj olmasına rağmen boyut ve ağırlık olarak onların sınırları geçiyordu. Risk alıp kapıya gittim. Şansa bakın.. Valizlerin kontrolünü yapan kişi başka bir yolcu ile o an yerde bir şeylerle uğraşıyordu. O arada 4 kişi hızlıca pasaport bilet kontrolüne gidip geçtik. Tam 62 Euro ödemekten kurtulmuştum! Görevliye yanlış vizeyi göstermişim, adam bu geçerli değil falan dedi. Bendeki heyecanı düşünün 😀 İkinci örnek olarak dönüşte WOW Air’deki görevliler bagaj ücreti ödememiş olanlara geçiş izni vermediler. Bu işin biraz şans olduğunu ve kendi riskinizi almanız gerektiğini belirtip devam edeyim.
Eğer aracı havaalanından kiralamadıysanız şehir merkezine ulaşım için bir yol lazım.
2 tane özel shuttle servisi bir de otobüs seçeneği var. (Taksi ve otostop konu dışı)
Flybus: Havaalanından çıkmadan ofisi var. Çevrimiçi olarak bilet alınabilir. https://www.re.is/flybus/ 2950 kr
Airport Express: Flybus’a benzer. https://airportexpress.is 2900 kr
Otobüs (Bizim tercih): 55 numaralı otobüs hattı ile havaalanından şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Tek bilet 460 kron ancak arada 4 zone geçtiğiniz için 4 bilet kesiyor. Kişi başı 1840 kronaya geliyor. Biniş durağını haritada işaretledim. İnişi ise merkezden 10-15 dakika uzakta bırakıyor. Gerisi tabanvay. Bizim hostele yakın olduğu için sıkıntı olmadı. Yol bir saat sürüyor.
Dönüş için ise olaylar biraz değişiyor. 55 numara 2 saatte bir kalkıyor. İşin kötü tarafı haftasonları şehir merkezinden kalkmıyor. Fjordur diye bir yere gitmeniz lazım. Oraya da 1 numaralı hat ile oraya gidebiliyorsunuz. İlk otobüs 460 krona, ikincisi 1840 kronadan 2300 krona etti.
Şehir içi ve şehirler arası ulaşım için resmi uygulama:
Straeto, İzlanda’nın İETT’si gibi. Rota planlaması falan başarılı. Ayrıca Akureyri’ye kadar otobüsleri var.
Kuzey Işıkları için forecast ve hava durumu
Mobil uygulamalar
Haritada üzerinde tıkladığınızda ilgili kampın açılış kapanış tarihlerini, adresini görebilirsiniz. Kamp alanları bunlarla sınırlı değil. Hemen her şehirde kamp alanı var.
Haritada istediğiniz bölgeyi seçin. Kırmızı ise yol kapalı demek. Sıcaklık, rüzgar ve saatlik, günlük olarak geçen araç sayısı bilgileri de yer alıyor. Otostop çekmeyi düşünenlere fikir verebilir.
http://www.road.is/travel-info/road-conditions-and-weather/entire-iceland-road-conditions-map/
Acil durumları bildirmek için:
Eğer tehlikeli bir gezi yaptığınızı düşünüyorsanız site üzerinden gezi planınızı paylaşabilirsiniz. Acil bir durumda size ulaşmalarını kolaylaştırmak için.
Yürüyüş yolları (Hiking ve Trekking)
İçerisinde belki 100’lerce yürüyüş rotası var. Bazı yollar ücretli bazıları ücretsiz. Ama mutlaka uygulamayı indirip rotalara bir göz gezdirin.
https://play.google.com/store/apps/details?id=is.wapp.wapp&hl=tr (Android)
https://itunes.apple.com/tr/app/wapp-walking-app/id1038050439?l=tr&mt=8 (iOS)
Happy Hour saatleri için
E çok pahalı dedik. Happy hourları kaçırmamak için bu uygulamayı kullanabilirsiniz.
Yazın (Mayıstan Ağustosa), yeşil ağırlıklı rengarenk bir doğa, daha fazla turist, daha pahalı, dağlık yollar açılmış ve her yer ulaşılabilir. Gündüzler uzun; kuzey ışıkları görme ihtimali yok. Kamp alanları açık. Hava durumu kararlı.
Kışın (Ekimden Marta), beyaz ağırlıklı bir manzara, daha az turist, daha ucuz, dağlık yollar kapalı. Normal yollar da zaman zaman kapalı olabilir. Gündüzler kısa. Kuzey ışıklarını görme ihtimali yüksek. Kamp alanları, restoranlar ve bazı hizmetler genel olarak kapalı. Hava durumu her an değişiklik gösterebilir. Bu nedenle yolların durumu ve hava şartları sürekli kontrol edilmeli.
Ülke kuzey atlantik sınırlarında kaldığı için yaz dediysek de sıcak bir hava beklemeyin. En fazla 20 derecelik bize göre baharlık bir havadan bahsediyoruz. Bu mevsimde karlar erimiş ve ülke doğanın rengarenk sürprizleriyle örülüyken, kışın beyaz ve siyahın aktif olduğu kuzey ışıklarıyla aydınlanmış etkileyici manzaralara sahip. Yani burasının yazı ayrı kışı ayrı güzel.
Hem yazın kalabalığı ve pahalılığı olmasın hem kuzey ışıkları görme ihtimali artsın hem de nispeten havalar biraz daha ısınmış olsun diye Nisan ayını seçtim. Nisanı ilkbahar değil de daha çok sonbahar gibi yaşadık. Şunu da belirtmem lazım Nisanda daha çok sarı cansız bir manzara hakim. İnanıyorum ki sarılıklar yazla beraber yeşerdiğinde harika görüntüler ortaya çıkacaktır.
Ne giymeli sorusuna cevap için önemli olan hava durumunu anlamak.
İzlanda’da çok bilindik bir söz var; ‘havayı sevmediysen 5 dakika bekle..’. Bunu gerçekten yaşadık. Hele de hareket halindeyken etkiyi daha iyi görüyorsunuz. Bulutsuz güneşli bir hava yakalıyorsunuz, bir anda sis kaplıyor sonra yağmur başlıyor. Rüzgar zaten hep var ve soğuğu hissettiren asıl şey o.
Soğuktan korunmak için İzlandalılar’ın da söylediği kat kat giyinmek. Örneğin hiç kazak falan götürmedim. Bol bol t-shirt götürüp onları değiştirdim. İnce ince ve kat kat giyinin. Yeriniz varsa yedek alın.
Özellikle kışın geliyorsanız birkaç noktaya parmak basmak gerek. Örneğin; Nisan için sıcaklık ortalama -2 +8 arasında değişiyor. Hissedilen sıcaklık ise genelde 0-2 derece civarındaydı. Aşağıda saydıklarımın çoğuna sahip olmadığım için yatırım yapmış oldum. Fikir olsun diye ne aldım ne kadar verdim onları da yazdım.
Kuzu çorbası (yanında ekmek ve tereyağı ile), kuzu kelle, köpekbalığı eti, balina eti (karşı eylemler sonucu avlanması ve yenme oranı baya düşmüş, her yerde satılmıyor. Biz yemedik siz de yemeyin), ıstakozlu yemekler (çorba, sandviç, pizza vb.), dondurma(çok özel değil ama farklı), hotdog (dünyanın en iyi hot dogu falan iddiaları vardı. Ben denemedim Berk yedi ama bayılmadı. Genelde sadece domuz eti yada domuz-kuzu karışık etten yapılıyor.) ünlü yemekleri.
Hotdog merak ediyorsanız mekanın adı Bæjarins Beztu. Yalnız bu marka bir zincir. Asıl mekanı haritada işaretledim.
Happy hour’ları kaçırmayın. Ancak o zaman insancıl fiyatlara yiyebiliyorsunuz. 4’den sonra başlıyor bitişi mekana göre değişiyor.
Lemon juice: 4-7 arası happy hour. İki sandviç 790 Kr(yaklaşık 32 TL). Lezzet güzel ama doyuruculuğu tabi bizi kesmedi.
Icelandic Street Food: En uygun ve doymazsanız ikincisi veren bir müessese. Daha ne diyim
Lebowski Bar: Canlı, güzel bir mekan. Yemek için sadece hamburger var. Hamburgeri sıradan buldum ama sosu güzeldi.
Cafe Babalu: Hallgrímskirkja Kilisesi’ne giderken bulduk burayı. Görece ucuz bir yer diye girdik ama kuzu çorbasına 60 TL verdik.
Peki Ring Road’da bunları mı yiyoruz? Tabii ki hayır. Maliyetleri düşürmek için en temel adımlardan biri yiyecek olayı. Pahalı bir ülke olduğu için hem Türkiye’den yiyecek şeyler götürdük hem de oradaki marketlerden tedarik ettik.
Tortelliniyi kesin tavsiye ederim, doyurucu oluyor. Hazır çorba, sucuklu yumurta, haşlanmış yumurta ve kahvaltılıklar yine iyi gitti. Nutella alacaktık ama reçel daha besleyici diye tercih etmedik. Nutella ve ton balığı fiyatları çok uçuk olmadığı için Türkiye’den götürmeye gerek yok. Hazır yemek bulursanız götürebilirsiniz yine. İzlanda’da 30 TL’den başlıyor.
Türkiye’den:
İzlanda’dan (Kronan ve Bonus marketlerinden):
Güneş’in ısı ve ışık dışında yaydığı bazı küçük maddeler de var. Bu partiküller güneş fırtınaları ile güçlü bir biçimde gönderildiğinde Dünyamıza kadar geliyor. Gelen partiküller manyetik alanların etkisiyle kutup bölgelerine seyrediyor. Burada atmosferdeki Oksijen(yeşil ve kırmızı), Nitrojen(mavi ve mor) gibi gazlarla tepkimeye giriyor ve seyrine doyum olmaz bu ışık şovu ortaya çıkıyor. Kuzeyde iseniz aurora borealis, güney kutbunda görürseniz aurora australis deniyor.
Biz göremedik, önce onu söyleyeyim. 11 günün 9 günü bulutluydu. Geri kalan 2 günde de aurora aktivitesi çok düşüktü. Bir de oraya gidince farkettiğimiz şey gecelerin o kadar da karanlık olmamasıydı.
Nisanda görme ihtimali olsa bile eğer kuzey ışıkları görmek sizin için o kadar önemliyse Kasım Mart arası gidilmeli.
Aurora aktivitesini ifade etmek için Kp diye birim uydurmuşlar. Kp değerleri 0-9 arasında değişiyor.
Kuzey ışıklarını görebilmek için 3 şey lazım:
Bulut olayını yukarıda verdiğim en.vedur.is sitesinden bakabilirsiniz. Aurora için önemli olan alçak ve orta yükseklikteki bulut durumu. Yani http://en.vedur.is/weather/forecasts/aurora/ sitesini açıp bulut haritasında sadece low and mid-level clouds sekmesini açın. İstediğiniz günü ve saati aşağıdan seçip, bulunduğunuz konumda o saatte bulut olacak mı görebilirsiniz. Beyaz alanlar bulutsuz yerleri, yeşil olanlar bulutları ifade ediyor. Bulut hareketleri çok değiştiği için en doğru sonuç o günün akşam 6 civarında belli olur. Sayfanında sağında Aurora Forecast başlığı altında ise Kp değerini görebilirsiniz.
Mesela 2 gün sonrası için 5 Kp’lik aurora görüp heyecanlanmıştık. Ancak o gün geldiğinde hem bulutlar geldi hem de Kp değeri 3’e düştü.
Şehir merkezinde gezerken Vodafone görüp girmiştik ama çok fahiş fiyatlar vardı. Neyseki bizim esnaf gibi değiller. Daha ucuz birkaç opsiyon için Kringlan AVM’ye yönlendirdiler. AVM merkezden biraz uzakta.
Salut arkadaşlar! Colmar'ı ziyaret edenlerin görmesini tavsiye ettiğimiz 2 köyden bir diğeri olan Eguisheim yazımızla… Read More
Colmar'ı ziyaret edenlerin mutlaka görmesini tavsiye ettiğimiz 2 kasabadan birisi olan Turckheim, Colmar'a 6 km… Read More
Salut arkadaşlar! Bu yazımızda sizlere Aralık 2023 yılı sonunda ziyaret ettiğimiz masal kasaba Colmar'dan bahsedeceğiz.… Read More
Bu yazıda İspanya'da yaşamaya başlayanlar için özellikle ilk başlarda çok kafa karıştırıcı olan NIE, TIE(yabancı… Read More
Hep gezmekten tozmaktan bahsediyoruz biraz da yemekten ve Barcelona'da nerede yemeli ondan bahsedelim. Bu yazıda… Read More
İspanya'nın dünyaca ünlü boğa koşularının gerçekleştiği şehir olan Pamplona'ya dair gezi notlarımızı paylaşıyoruz bu yazıda.… Read More
Yorumları Gör
Ayrintilariyla birlikte harika yazmissiniz umarim isimize yarar.
İyi gezmeler bol kuzey ışıkları :)