İspanya’da Yeni Nesil Gurbetçilik: 4 Senenin Ardından

Dile kolay Barcelona’ya taşınalı 2’si pandeminin gölgesinde 4 koca sene olmuş. Bugün geriye dönüp Barcelona’da 4 sene kabaca nasıl geçmiş, inişler çıkışlar, yurtdışında yaşamanın güzelliklerini ve kötülüklerini anmak istedim.

Barcelona’ya taşındıktan birkaç ay sonra yazdığım ilk yazıma buradan erişebilirsiniz. Önceki yazıya baktığımda sorun olarak nitelediğim bazı şeyler artık çözüldü ve gerisini de artık dert olarak görmüyorum. Alışmak böyle bir şey sanırım. Mesela nur topu gibi 3 tane Türk marketimiz ve bir sürü Mustafa dönercimiz var( evet isim kıtlığı varmış gibi ısrarla Mustafa’ya devam)!

Bunda sanırım son zamanlarda artan Türk sayısı da önemli rol oynuyor. Son 2 senede sürekli bir Barcelona’ya taşındım/taşınıyorum lafı duyuyoruz. Seçimle beraber bu trend değişecek mi zaman gösterecek.

4 senede ne yaptık?

Buradaki ilk senenin sonunda ev değiştirmeye karar verdik. Eski evimizi seviyorduk ama birçok sorunla karşılaşmıştık. Barcelona’nın en güzide semtlerinden biri olan Eixample’de, klasik ve şık bir Barcelona binasıydı. Dışardan böyle binaları görünce içiniz gidiyor değil mi? Gel gelelim içi bizi yaktı. Bu tip evlerin çoğu 19.yy’ın sonlarından 1930’lara kadar olan dönemde yapılmış. Evler eski olunca içi güzel döşenmiş olsa bile bir şeyler mutlaka patlak veriyor. Aylarca tavandan su akması, beceriksiz ve yavaş ustalar, sıcak su borusunun patlaması ve tüm döşemenin kabarması, olmayan izolasyonun sonucu olarak yüzlerce Euro gaz faturası ödeyip Barcelona kışında üşümemiz bize yeter dedirtti ve en sonunda bir başka güzide semt olan Gracia’da bulduk kendimizi.

Gracia özellikle yazın partileriyle coşup zaman zaman uyutmasa da bu semtin enerjisini seviyoruz. Sokağa adım attınız mı sokaklarda, meydanlarda insanlar, yiyor, içiyor bol bol dedikodu yapıyor. Bu enerji bize de yarıyor. Geze geze kısa yürüyüşlerle San Joan’a Passeig de Gracia’ya ya da Park Güell’e, Sagrada Familia’ya gidebilmek harika!

Taşınırken müthiş bir zamanlama yapmıştık. Pandeminin ortasında kiraların taban yaptığı günlerde taşındık. Günümüzde Barcelona’da ev veya oda bulmak gerçek bir ızdıraba dönüştü ve fiyatlar 1.5 katına çıktı..

Beni kendimle ilgili hala en çok şaşırtan şeylerden birisi, Barcelona sokaklarında dolanırken buraya 8 sene önce turist olarak geldiğimde hissettiğime benzer duygulara sahip olmak. Evet, seneler sonra, aynı sokaklardan yüzlerce kez geçtikten sonra bile keyifle ve zaman zaman heyecanla dolanıyorum.

Arabalandık

2.5 sene sonunda araba aldık ve Katalonya’ya bakış açımız değişti diyebilirim. Şehir merkezinde araba sahibi olmak trafik ışıklarından ve park sorunundan dolayı pahalı bir eziyete dönüşebilse de, altınızda hazır araba olmadan kiralık, Blablacar veya toplu ulaşımla şehir dışına çıkmak büyük sorundu.

Araba aldıktan sonra onlarca Katalan köyü, tepesi, koyu ziyaret ettik ve ne kadar güzel bir coğrafya olduğunu daha iyi anladık. Deniz, dağlar, ovalar, tarih, sanat, gastronomi, iklim müthiş bir dengede buluşmuş bu topraklarda.

Diğer bir nokta ise araba almanın bir lüks ve yatırım aracı olmaması. İnanmazsınız araba eskidikçe değeri azalıyor!

İşler güçler..

Ve roller coster misali inişli çıkışlı 3.5 yılın ardından iş değiştirdim. Bana hem teknik olarak hem soft skill olarak muazzam tecrübeler ve bakış açıları kazandırdı. Geriye dönüp baktığımda Türkiye’de çalışma kültüründe sabırsızlık, plansızlık, en iyiyi hedeflememe en gözüme çarpan sorunlardı. Burada bu konularda önemli aşamalar kaydettiğimi düşünüyorum. Kimse ay götüm falan demesin ama bazı istisnalar hariç Türklerle iş hayatında ne kadar az iletişim o kadar çok mutluluk var. No kasıntılık, no kibir, no kişisel algılama, yes profesyonellik, yes plan ve program. Tabii ki genellemeler her zaman yanlıştır.

Birçok güzel insanla tanışma şansım oldu. ama her şeyin bir sonu var değil mi? İkinci bir işten çıkarma dalgasını teğet geçip yeni bir maceraya atılmak hem üzücü hem sevindirici.

Gezme tozma

Bu süreçte hem İspanya’yı hem de diğer Avrupa ülkelerini daha fazla keşfetme şansımız oldu. Nereye gidersek gidelim anladık ki Barcelona bir başka <3 .. Açıkçası Avrupa’da gitmediğim hala birçok yer olsa da eskisi gibi bir heyecanım kalmadı. Avrupa Avrupa işte. 50 sene sonra da gitseniz muhtemelen benzer bir formda yapıda sizi karşılayacak. Hispanik Amerika, Güneydoğu Asya, Afrika gibi coğrafyalar beni daha çok heyecanlandırıyor.

Bizi takip etmek isterseniz, Instagram burada.

4 Sene İspanya’da Yaşayıp Doğru Düzgün İspanyolca Nasıl Öğrenilmez?

Birisi bana 4 sene X ülkesinde yaşadım ama hala dilini doğru düzgün öğrenemedim dese, herhalde ya salak ya iletişime kapalı ya da yaşadığı ülkeye uyum sağlamakla ilgili bir endişesi yoktur diye düşünürdüm. Açıkçası benim durumum için hiçbiri doğru değil! Bazen isteseniz bile olmuyormuş.

İspanya’ya gelirken kafamda hesaplar yapıyordum: 6 ayda İspanyolca’yı kem küm, 1 senede ise ana dilim gibi konuşurum diyordum. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Aslında ofiste geçen yaklaşık 6 aylık süreç ve ilk İspanyolca kursu süresince fena değildi. Ofiste İspanyolca konuşmalara maruz kalıyordum ve temel seviye İspanyolca’yı hakkaniyetle kapmıştım. Tabii o dönem İspanyolca önceliğim bile değildi. Benim için İngilizce daha kritik bir öneme sahipti. Hatta İngilizce konuşabilmek, İspanyolca öğrenme gereksinimimi de öldürüyordu. Sıkıştığım zaman insanlara hablas ingles? deyip konfor alanına, İngilizce’ye, dönmek günü kurtarıyordu..

Sonraaaa pandemi geldi 🙂 Kurs çevrimiçi oldu ve verimsiz bir şekle büründü. Artık ofis yoktu ve etrafımda İspanyolca konuşan birileri kalmamıştı. Pandemi başladığından beri İspanyolca konuşmak zorunda olduğum yer neredeyse kalmadı gibi bir şey. Şirkette %100 İngilizce. Süpermarket ve restoranlarda işimi halledecek kadar İspanyolca zaten var. İspanyol arkadaşlarla buluşsak yine İngilizce konuşuyoruz. Diğer yandan eğer işi, siz İspanyolca konuşurken sabırla dinleyecek birisi yoksa, İspanyolca konuşmayı denemek anlamsız oluyor. İşte bazen Zoom’da havadan sudan muhabbeti İspanyolca açardım ama karşımdakiler genelde İngilizce cevap verirdi. Sanırım onlar da muhabbetin İspanyolca ilerlemeyeceğini bilip, uğraşmak istemiyorlardı.

Sonuç olarak gördüğünüz gibi 4 sene yaşayıp dili doğru düzgün öğrenememek gayet mümkün! Kursuma kayıt olup siz de başarabiliahfahfjs. E öğrenmek için ne lazım derseniz, bence öğrenmek için çok ama çok net bir motivasyon/zorunluluk olması şart. İş ortamında İspanyolca konuşulmaması, eşimin İspanyolca’yı daha iyi öğrenmesi ve ailemizin tercümanlığını yapması, İngilizce konuşabilmek beni İspanyolca öğrenmekten dolaylı olarak alıkoydu. İkinci olarak ise gördüğüm kadarıyla partnerinin anadili İspanyolca olanlar dili en hızlı ve en iyi kapanlar oluyor.

Kıyaslamalar ve falan filan

Geçen yazıda olduğu gibi iyi şeyler kötü şeyler vs bir şey yazmak istemedim. Öyle aklıma gelen konularda kıyaslama yapıp ahkam kestim..

İspanya, insanı, iklimi, yaşam tarzı, ekonomisi ile Türkiye’nin Avrupa’daki idealize edilmiş bir hali gibi. Ekonomi, ırkçılık, kadın cinayetleri, yolsuzluklar.. İspanya’da, Türkiye’de veya dünyanın birçok yerinde sorunlar aynı. Kendimizi gündemden soyutladığımız ölçüde mutlu oluyoruz.

İspanya’da eksikliğini en hissettiğim konulardan birisi sokak yemekleri oluyor. Tahminim hem hijyen hem de vergi sebebiyle İspanya’da sokak yemeği olayı yasak. Gördüğünüz stantlar, araçlar vs hepsi bir şekilde kayıtlı. Ve bu düzen nizam canımı çok sıkıyor! hehehe. Şöyle akşam dışardasınız, mideniz kazınıyor.. Açık restoran yok! Restoran açık olsa mutfak kapalı! E ne yiyecek bu millet? Türkiye’de gece yarılarına kadar yemeğe ulaşabilme lüksü çok ayrı bir şeymiş. Umarım kulağa kuryeler kapımda çarpışıyor minvalinde algılanmaz bu söylem 🙂

İspanya ile ilgili bizi Türkiye’ye kıyasla çatır çatır çatlatan şey ise festivaller ve rahatlık oldu diyebilirim. Daha geldiğim ilk günlerde şahit olduğum Gracia festivalinden sonra biz de niye böyle bir şey yok kıskançlığı katlandı durdu. İspanya’da abuk subuk bir sürü festival, gelenek gördük duyduk. Bir yerde anlıyorsunuz ki Türkiye’de çok ciddiyiz ya. Sanat sanat içindiri başaramadık hadi tamam bari eğlenmek eğlenmek içindiri başarsaydık. Gerçekten ama kendimizi Türkiye’de yargılanmadan, sorgulanmadan, sırf eğlenmek için abuk subuk ve bize ait eğlencelerimiz olsaydı. Olayın burada sadece festival olmadığı anlaşılmıştır herhalde. Bu rahatlık ve hayattan keyif alma yatkınlığından bahsediyorum.

Bir süredir aklıma takılan bir konu var.. İspanya’da hem kadın ve erkek için ortalama beklenen yaşam süresi Türkiye’den ortalama 5 sene falan fazla. Bence bu farkın en büyük sebeplerinden birisi eğlenmek ve kafa rahatlığı. Tabii ki sağlık için fiziksel aktivite de önemli ve İspanya fark atıp geçiyor bu konuda. Şimdi ben nereye takıldım. Hayatımızın ilk 30 senesini Türkiye’de geçirdikten sonra hayatımızın geri kalanını İspanya’da geçirirsek oran orantı hesabına göre, en azından bir 2-3 yıl ömrümüz uzamış mıdır?

Seçim döneminde Türkiye’ye aile ziyaretine geldik. Gelene kadar Barcelona’da ev fiyatlarının İspanya’nın geri kalanına göre ne kadar yüksek olduğundan(>300 bin Euro) yakınıyorduk. Gelince gördük ki İstanbul’da 1+1 dairelerin 5000000 TL (beş milyon Türk Lirası)’na satılması normalleşmiş. Avrupa bildiğin kelepir fiyatlara gelmiş de haberimiz yokmuş.

Barınma problemi ile ilgili aslında Türkiye ile İspanya arasında ortak bir nokta daha gördüm. Son senelerde yabancı alıcıların çok sayıda emlak satın almasından dolayı Türkiye’de birçok hayalet ev olduğundan bahsediliyor. Avrupa’daki 11 milyon boş evin 3.4 milyonu ise İspanya’da(kaynak). Bu evlerin birkaç kodamanın elinde olduğu söyleniyor ve emlak piyasasını yönlendirmek için ne satılıyor ne kiralanıyor. Sonuç olarak yanlış ekonomi ve barınma politikalarının bir tezahürü olan, duyunca nasıl ya dedirten okupa gibi olaylar ortaya çıkıyor. Türkiye’de okupa(işgal) yasalaşsın demiyorum ama sorun görülmez ve çözüm üretilmezse halk kendi adaletini yaratacaktır.

Birçok insan başka bir ülkeye taşınmayı düşünüp düşünmediğimi soruyor. İlk geldiğim zamanlarda böyle bir düşünce vardı aklımda. Birkaç senede bir farklı ülkelerde yaşayıp, kültürleri deneyimlemek heyecan veren bir düşünceydi. Hala heyecan verici dursa da konfor alanımdan çıkmak, her şeye sıfırdan başlamak, yeni bir düzen kurmak hele de bunları şikayetçi olmadığım şartlar altındayken yapmak makul gelmiyor. Bir de İspanya’da 5 seneyi tamamlayıp Avrupa Birliği oturumu almaya bu kadar yakınken. Ancak sorarsanız diğer Avrupa ülkelerinde olup, İspanya’da da keşke olsaydı dediğin bir şey var mı diye, ev alma kolaylığı derdim. Kuzey Avrupa ülkelerinde sıfır peşinatla veya düşük peşinatlarla, uzun vadede, gerçek manada kira öder gibi ev sahibi olmak mümkünken İspanyamız bizi üzüyor. Peşinat oranları %30’lardan başlıyor ve en iyi şartlarda %10’a kadar inebiliyor. Faiz oranları ise bugünlerde 2.5-4 oranlarına çıkmış durumda.

Gurbetçi olunca herkes size Euro zengini olarak bakıyor. Halbuki Türkiye’de fiyatlar o kadar artmış ki, en son 1.5 sene önce geldiğimize göre Euro endeksinde bile fiyatlar 1.5-2 katına çıkmış. Birçok şeyin fiyatı İspanya ile kafa kafaya gidiyor.

Ve lütfen buradan sesleniyorum gurbetçilerin demokratik oy kullanma hakkına dil uzatmayın. Almanya’da Avusturya’da vs 50-60 sene önce gitmiş gurbetçilerin oy yönelimine bakarak böyle bir tartışma çıkartılıyor ancak en nihayetinde bu bir vatandaşlık hakkı. Tam tersi sonuçlar çıksa muhtemelen aynı kişiler bu konuyu gündeme getirmeyecekti. Son X senede Y süre boyunca Türkiye’de ikamet etmeyenlerin oy hakkı olmasın gibi bir öneri/çözüm olursa buna katılabilirim ama topyekün oy hakkını almak adil bir yaklaşım değil.

Toparlayacak olursak, geriye dönüp baktığımda en ufak bir pişmanlık duymadığım, iyi ki yapmışım dediğim bir karardı İspanya’ya taşınmak. Yakın zamanda gerçekleşecek seçimlerin sonucu bile beni o kadar heyecanlandırmıyor. Öyle ki artık memleketim İspanya, gurbet Türkiye gibi geliyor. Buna rağmen Türkiye için umrumda değil, bana ne, Euro yükselsin de keyfimize bakalım diyemeyiz. Biliyorum ki ne yaparsak yapalım nereye gidersek gidelim vatanımız orası. Bir yerde dünya haritası görürsek gözümüz yine ilk Türkiye’yi arayacak veya bir filmde Türkiye geçerse saçma salak gururlanmaya devam edeceğiz. Kesin dönüş kararı vermeden bu yazıyı sonlandırsam iyi olacak skfsflskflsf

Adiós!

Ender

Share
Published by
Ender

Son Yazılar

Eguisheim Gezi Notları

Salut arkadaşlar! Colmar'ı ziyaret edenlerin görmesini tavsiye ettiğimiz 2 köyden bir diğeri olan Eguisheim yazımızla… Read More

3 hafta önce

Turckheim Gezi Notları

Colmar'ı ziyaret edenlerin mutlaka görmesini tavsiye ettiğimiz 2 kasabadan birisi olan Turckheim, Colmar'a 6 km… Read More

2 ay önce

Colmar Gezi Rehberi

Salut arkadaşlar! Bu yazımızda sizlere Aralık 2023 yılı sonunda ziyaret ettiğimiz masal kasaba Colmar'dan bahsedeceğiz.… Read More

2 ay önce

İspanya’da Hayata Başlamak: NIE ve TIE Nedir? Oturum Kartı Randevusu Nasıl Alınır?

Bu yazıda İspanya'da yaşamaya başlayanlar için özellikle ilk başlarda çok kafa karıştırıcı olan NIE, TIE(yabancı… Read More

3 ay önce

Barcelona Restoran Tavsiyeleri

Hep gezmekten tozmaktan bahsediyoruz biraz da yemekten ve Barcelona'da nerede yemeli ondan bahsedelim. Bu yazıda… Read More

3 ay önce

1 Günlük Pamplona Gezi Notları

İspanya'nın dünyaca ünlü boğa koşularının gerçekleştiği şehir olan Pamplona'ya dair gezi notlarımızı paylaşıyoruz bu yazıda.… Read More

5 ay önce