Kategoriler: AsyaGezi notlarıİran

İran Gezi Notları – II – Tahran Notları

Tahran’a Gidiş

İran ve ilk durağım olan Tahran gezisi için uçuşum gece 10.30’daydı. Arka sıradaki halıcı dayılar yol boyunca susmadılar. Hele bir dayı daha önce orada bulunmuş başka bir dayıyı ve beni sorularıyla bezdirdi. Kıymanın kilosu kaç lira, ekmek kaç lira, 50000 tümen kaç dolar yapar(dayı fatal error verdi), 500000 riyale ne alınabilir, beş kişi restorana gitsek kaç paraya çıkarız gibi gibi sorular. Bende İran halısı meraklıları için duyduğum tüyoları paylaşıyorum.

Tebriz’de halı almak için daha uygun fiyatlar varmış. Ama Tahran’a İran’ın her tarafından halı geldiği için çeşit çokmuş. Tebriz’dekiler genelde krem renk hali seviyomus. Reşt(Rasht)’te Tebriz’dekiyle aynı desende ama biraz kalın yapılıyormuş. Fiyatı daha uygunmus. Metre karesi 60 euro diye bir hesap duydum ama hangi halının duyamadım.

Toplam yolculuk 2 saat 40 dakika kadar sürüyor. Tahran ile 1,5 saatlik yerel zaman farkı olduğu için inişim saat 3’ü buldu. O saatte Tahran’a gidip hem bir şey yapabileceğimi düşünmediğim için hem de havada malum soğuk olduğu için saat 7’ye kadar havaalanında kestirdim.

Tahran’da Para Bozdurma

Havaalanında pasaport kontrolünü geçtikten sonra aşağı iniyorsunuz. Bir çıkış gibi bir şey var onu geçip  sol tarafa doğru yürürseniz döviz ofisini ve simkart satılan yeri bulabilirsiniz. Tam sınırı hatırlamıyorum ama belirli bir fiyata kadar komisyon olarak 1 dolar alıyorlardı.

Tahran’da da para bozdurdum. Ama olay biraz farklı işliyordu. Bir döviz ofisine girdim parayı, pasaportu verdim sonra bana bir çek verdi. Ee dedim napacam bununla? Yandaki bankaya gidip bozdurabilirsin dedi. Ben biraz işkillendim tabi. Kadın benim yüzü görünce “merak etme sıkıntı olmaz bir şey olursa gel tekrar buraya”  dedi 🙂 Neyse girdim bankaya sıra gelince çeki uzatıp parayı aldım. Konuşmaya bile gerek kalmadı. Komisyon yine aynıydı 1 dolar.

İran’da Simkart

Sabah uyanınca ilk işim sim kart almaya gitmek oldu. Havaalanının çıkışlarından birisinin kıyısında smart cube yazan bir yerde  satılıyordu. İran’da 3 tane GSM operatörü var. Ben İrancell’i tercih ettim ve genel olarak bir problem yaşamadım. Daha önce baya bir araştırma yapmıştım ancak buradaki fiyatlar internet sitesindekilerden farklıydı.

İnternette 2016 Mart ayı için simkart 4000 tümen, 2 GB internet paketi 8000 tümen idi amma velakin havaalanında simkart için 30000 tümen(30 TL) ve internet için 11000(11 TL) tümen verdim. Fiyatlara tıklanarak resmi siteye ulaşılabilir.

(Güncelleme: Daha önce verdiğim linkler kaldırılmış. Güncel mobil paketlere ve fiyatlara şu adresten erişilebilir.)

Tahran havalanından şehir merkezine ulaşımın lüks yolu: Taksi

Araç kiralamadıysanız tek ulaşım şekli taksi. Yine öncesinde internette çeşitli fiyatlar görmüştüm ancak fiyatlar sabit ve 600 000 riyal (= 60 000 tümen = 60 lira). Bu fiyat Tahran’ın içindeki herhangi bir yer için geçerli. Ben yine pazarlık yapmaya çalıştım ama turist olduğumuzu anlıyorlar ve taksinin üzerinde yapıştırılmış sabit ücret etiketini gösteriyorlar.

Taksileri bizimkilerden beter. Arabalar zaten çok eski. Lüks denilebilecek tipteki arabalar parmakla sayılır seviyede. Genel olarak İran yapımı yada montajı İran’da yapılmış araçlar kullanılıyor. Araçların boyutları bizdekilere kıyasla daha ufak. Onun için 3 şeride 4 – 5 tane araç yan yana gidiyorlar.

Tahran’da ilk gün

Tahran’daki gezime Azadi Tower’dan başladım. 1971 yılında ilk Pers devletinin 2500. yılı anısına yapılmış bu anıt-kule, sonrasında kapatılmış ve 2006’da tekrar açılmış. Ben gittiğimde çevre düzenleme çalışmaları hala devam ediyordu. Çok büyük bir döner kavşağın ortasında kalıyor ve orada Tahran’la ilgili acı gerçeği öğreniyorsunuz..

 

Taksiden inip yolu geçip kuleye gelene kadar imanım gevredi. Daha o an anladım ki Tahran’da karşıdan karşıya geçmek öyle her babayiğidin harcı değil. Bildiğiniz manada bir trafik ışık sistemi bazı yerlerde var ama kurallara uyan birilerini bulmak zor. Gerçekten her karşıdan karşıya geçme çabası survivor mücadelesine döndü. Tahran’da o gün ve sonraki günlerde dakikalarca aval aval yola bakıp ee nasıl geçecem lan burdan dediğim yollar oldu. Düşününki İstanbul’da yaşayan, ata sporu olarak yola atlayan insanlarız.

Taktik ise belli aslında. Her seferinde bir araçlık mesafeyi geçip aradaki motorların sizi ezmemesini ummak 🙂 Özellikle şerit sayısının 7-8 olduğu yerlerde işler biraz zorlaşıyor.

Burada birkaç fotoğraf çekip etrafını dolaştıktan sonra ikinci durağım olan Tahran Halı müzesine gitmek için Ostad Moein Metro istasyonuna gittim. İniş durağım ise Meydan-e Enghelab-e Eslami durağıydı.

Tahran’da Metro

Tahran söylenene göre Ortadoğu’daki en geniş metro hattına sahip. Metro istasyonlarının içi İstanbul’dakilere oldukça benzerdi. Yürüyen merdivenler, koridorlardaki mozaikler, resimler falan İstanbul’da gibi hissedebilirsiniz. Metroya binişim hep yoğun saatlerde oldu ve metrobüsü aratacak bir kalabalık olduğunu söyleyeyim. Metronun çalışma saatleri 5.30 – 22.30 idi.

 

Turnikelerin olduğu katta biletçiler var. Bilet gişelerinde genelde kadınlar çalışıyor. Gittiğim tarihte 2 binişlik bilet 10000 IR idi. Yani sadece 1 TL. Tek gidiş ise 6000 IR’ydi. Verilen manyetik bileti turnikede okutup geçiyoruz. Metroların ilk ve son ikişer vagonu kadınlar için tahsil edilmiş. Ortadaki vagonlar ise erkekler çoğunlukta olsa da kadınlar tarafından da kullanılabiliyor. İlk başta kadın erkek yanyana oturamıyor gibi bir izlenim oluştu bende ancak sonrasında evli olmayan kadın-erkeklerin yanyana oturduğunu gördüm.

Metrodan indikten sonra halı müzesine 2 km’lik bir yol var. Yol üzerinde Laleh parkı ve Tahran Modern Sanat Müzesi var. Gittiğim gün kapalı olduğu için giremedim ama bahçesindeki çeşitli sanatsal çalışmalar yol kıyısından görülebilir.

Tahran Halı Müzesi

Halı müzesi giriş ücreti 150000 IR(15 TL). Halıdan çok anlamasam da farklı farklı halılara baktıkça aradaki farkları görebiliyorsunuz. Birde içerde turist grubu ve rehberi vardı. Biraz onlara takılıp halıların gerçek özelliklerini, hikayesini duyma şansım oldu. Müze 2 kattan oluşuyor. Yaklaşık bir saat harcanır burada. Aşağıdaki fotoğrafa tıklayıp diğer halı fotoğraflarını da görebilirsiniz.

Couchsurferlarla Tanışma

Couchsurfing’den konuştuğum Neda(Nida) ile öğlen 1’de İmam Humeyni metro durağında buluşacaktık. O saate kadar daha çok olduğu için İranshahr yani İran Şehir parkına gitmeye karar verdim. Bunun için önce Valiasr metrosuna oradan da aktarmayla Firdevsi metrosuna gittim. Oradan da ara sokaklarda geze geze parka geçtim. Park sessiz sakin bir yer. Bir süre bir banka çöküp uyudum. Sonra kalktım çardağa geçtim. Orada İranlı bir adam esir aldı beni. Birkaç kere Türkiye’ye gelmiş. Kaşını gözünü yara yara Türkçe, Farsça, İngilizce karışık muhabbet ettik. Saat 1’e doğru bende hareketlendim ve yola çıktım.

Metro istasyonuna gittiğimde, beni dahil olduğum bir Whatsapp grubunda görüp beraber gezek mi teklifinde bulunan Çinli arkadaş aklıma geldi. Neyseki daha önce Nida’ya bahsetmiştim ve o irtibata geçmiş. Whatsapp’tan yazdım hemen o da metronun diğer çıkışında bekliyormuş. Birbirimizi bulup biraz muhabbetten sonra Nida’yı aramaya koyulduk.

Bu arkadaşın adı Chenyu(soldaki). Aslen Çinli. ABD’de okumuş çalışmaya Hong Kong’a gidicekmiş. Daha 22 yaşında amma İran 38. ülkesiymiş. Arkadaşları ona Aynştayn diyor.

Nida yanında bir arkadaşıyla daha gelmişti. Ve gezi grubumuz:

 

Buluşup biraz konuştuktan sonra bizi Gülistan Sarayı’na götürecek araçlara bindik. İmam Humeyni(Imam Khomeini) metro durağının biraz altından kalkıyor(konum). Araç derken böyle vagon tarzı sağı solu açık olanlardan. Biraz sıra vardı ama ücretsiz olarak binip saraya kadar gidebiliyorsunuz. Çok uzak olmadığı için yürüme de tercih edilebilir.

Bu saray aslında 3 bölümden/saraydan oluşuyor denilebilir. Asıl giriş ücreti 150000 IR, diğer ekstra kısımlar 80000 IR. Biz öyle çok inciğine cıncığına girmedik. Kızlar anlattı biz dinledik.

Tahran Pazarı ve İlginç Bir Yemek Deneyimi

Sonraki durağımız Tahran Büyük Pazarı(Tehran Grand Bazaar)ydı. Bize ne tip bir yerde yemek istediğimizi sordular biz de geleneksel olsun dedik. Moslem restoran diye bir yere gittik. Hayatımda böyle bir yer görmedim. Dışarda bir sıra vardı akıllara zarar. İlk başta kuyruğu normal pazar kalabalığı sanmıştım, sonra kızlar kuyruğa girince jeton düştü. Yanınızda Tahranlı birisi yoksa burayı bulmak, yemek yemek turist işi değil. Girişi şu şekilde(Kırmızı okun gösterdiği yerden çıkılıyor):

 

Daracık bir merdivenden yukarı çıkıp yol üzerinde sipariş veriyorsunuz. Sonra salatadır, cacıktır tepside alıp üst kata çıkıyorsunuz. Ana yemek sonrasında masaya geliyor. Ne yediğimizin adını hatırlamıyorum ama menü 1 ve 12’yi seçmiştik. Zaten çoğu yemek safranlı piriç pilavı üzerine kurulu. Çeşidine göre altına üstüne kebap tarzı et ekleniyor. 4 kişi için gayet yeterliydi. Fiyati hiç hatırlamıyorum ama uygundu.

Buradan çıkınca gidip bir kafede oturalım dediler. Önce metro, sonra dolmuşa binip bir meydana gittik. Oradan da uzuuun bir yürüyüşle Sam Cafe’ye gittik. Şık ve güzel bir mekan. Bir şeyler içip tatlı yedik: 700000 IR(70 TL) ödedik.

Çıktığımızda saat 9’du. Tekrar aynı meydana yürüyüp orada vedalaştık ve İsfahan’a gitmek üzere Beyhaghi otobüs terminaline gittim.

Terminalde yine Couchsurfing’den tanıştığım Pegah ile buluşacaktık. Şansıma o da o gün Tahran’dan İsfahan’a gidiyordu. Haliyle de beraber gitmek çok mantıklıydı.

Tahran’dan İsfahan’a Gidiş

İsfahan’a gitmek için Beyhaghi(halk arasında daha çok Arjantin terminali diye biliniyor) otobüs terminali kullanılıyor. Bileti Hamsafar şirketinden aldık. Çok pahalı olmadığı için VIP almak daha mantıklı. Fiyatı 275000 IR(27.5 TL) idi. Yolculuk yaklaşık 6 saat sürüyor. İşleyiş Türkiye’dekine çok benzer. VIP olduğu için tek sırada 3 koltuk var ve koltuklar hem enden hem önden daha geniş. Yolda yine atıştırmalık bir şeyler veriyor. Türkiye’ye göre baya zengindi menü; cips, bisküvi, kek, meyve suyu. Hepsi İran yapımı tabiki. Bu arada Pegah’la yan yana oturduk. Yani kadın erkek beraber oturamaz diye bir kural yoktu.

Tahran’a İkinci Geliş

Tahran’a ikinci gelişim 7 Mart gecesi oldu. Şiraz’dan kalkan uçağım gece 12 civarı Tahran Mihrabad havaalanına indi. Bu havaalanı genelde iç uçuşlar için kullanılıyor. Tahran merkeze daha yakın konumda. Haliyle taksi ücretleri de biraz daha uygun. Ancak taktiksel bir hata yaptım ve gaza gelip taksi için havaalanındaki gişelere gittim. Halbuki hiç gerek yok. 5000 tümen hava parası vermiş oldum. Taksiye de 35000 tümen verdim. Fişte öyle yazıyordu çünkü. Normal dışarı çıkıp pazarlık yapsam 30000 tümene giderdim rahat. Gittiğim yer(Tehranpars) havaalanına 25 km mesafede. Buradan oran-orantı kurarak taksiyle pazarlığa girilebilir.

Taksiciye, gideceğim yeri İngilizce anlatmaya çalışırken herhalde Türkçe bir kelime çıktı ağzımdan. Dedi Türk müsün? Adam Azeri çıktı ama yine pek bişey anlamadım konuştuğundan 🙂 Taksici bulamadı evi, neyseki Milad konum attı öyle bulduk. Saat 1’de ancak Milad’ın evine vardım.

Milad yine Couchsurfing’den tanıştığım bir arkadaş. İngiliz dil ve edebiyatı okuyor. Gittiğim tarihte henüz yurtdışına çıkmamıştı ancak Couchsurfing’de o kadar çok kişiyi ağırlamışki dünyanın her tarafından tanıdığı var.

 

Miladı gördüğüme çok sevinmiştim. Sarıldık sanki 40 yıllık dost gibi. Sonra eve çıktık. Güya normalde 11 gibi yatıyormuş ama 2 saat falan muhabbet ettik. Yarın nerelere gideriz karar verdik. En sonunda yatağa geçtik. Milad kendi yatağını bana verdi, kendisi de yerde yattı. Gerek yoktu dedim ama olsun sen misafirsin dedi.

Sabah 10-11 gibi anca uyandık. Ama bir sürpriz vardı 🙂 Milad’ı arkadaşı aramış, dersi varmış ve okula gitmesi gerekiyormuş. Haliyle bizim plan iptal oldu. Kahvaltıdan sonra metroya kadar beraber gittik. Bugünkü planım Ulusal Mücevherat Müzesi(Treasury of National Jewels), Tajrish pazarı/meydanı ve Tabiat Köprüsüydü.

Tahran Mücevher Müzesi

İlk durak Mücevher müzesiydi. Burası Sa’adi metro durağına çok yakın, Türk Büyükelçiliğinin hemen karşısında kalıyor. Burası için önemli notlar:

  • Cumartesiden Salı’ya kadar 14.00-16.30 arası açık bir müze. Yani gitmeden programı iyi ayarlamak gerekiyor.
  • Giriş 150000 Riyal(15 TL).
  • İçeriye herhangi bir kayıt aleti(telefon, kamera, vb) sokmuyorlar, girişte emanete alıyorlar(ücretsiz). Sonrasında X-Ray cihazından geçirdikleri için çakallık yapmaya gerek yok, deneyenleri tıpış tıpış geri gönderdiler 🙂

Haliyle içerisiyle ilgili fotoğraf paylaşamayacam ancak böyle şeylere ilgiliniz olsa da olmasa da görülmesi gereken bir yer. Zümrütün, yakutun, elmasın dibine vurmuşlar. Muazzam şeyler var.

Tahran Tajrish Pazarı

İkinci durak olan Tajrish pazarı klasik bir halk pazarı gibiydi. Hep lokallerin takıldığı bir pazar. Sağlı sollu dükkanların bulunduğu dar bir sokaktan devam edip meyve/sebze satılan kısma doğru yürünüyor. Bölgede benden başka turist yoktu sanırım. Yarım saat kadar burada dolandım.

 

Midem kazındığı için ev yemekleri yapan bir lokantaya girdim. Yemekler idare ederdi. Sol aşağıda gözüken içecek du(doo) diye geçiyor. Ayrana benzer fakat içine nane ve sanırım bir baharat daha katıyorlar. Ekşi mi denir kekremsi mi denir bilemedim ama ben sevdim. Makarna patlıcanlıydı. Sol üsttekini et zannetmiştim ama mücvere benziyordu tadı. Çorba hakkında çok yorum yapmıcam 🙂

Aslında buradan listemde olan Sadabad Sarayı’na da gitmek isterdim ancak Milad oranın girişi 30-40 lirayı bulur dedi, bende vazgeçtim. Artık İran müzelerine para yetiştirmekten yorulmuştum (Bakınız İsfahan, Yazd, Şiraz maceraları).  Yine de gitmek isteyenler için Tajrish metro durağı saraya en yakın olanı. Yaklaşık 2km’lik bir yürüme veya taksi ile ulaşılabilir.

Ödüllü Tahran Tabiat Köprüsü

Neyse Tajrish pazarından sonra geri metroya binip Tabiat köprüsüne(Tabiaat Bridge) gitmeye karar verdim. Tabiat köprüsü bir otobanın üzerinden geçip Taleghani ve Ab o Atash(Su ve Ateş) Parkları’nı birleştiren bir yaya yolu. Tasarımıyla ödül almış. Demir kontrüksiyon olan köprü ve çevresinde fotoğraf çekimi için güzel yerler, kafeler, restoranlar, yapay bir göl ve sergi alanı var. Daha sonra bu konu tekrar parmak basacağım ama şunu söylemek lazım: İran peyzaj ve çevre düzenleme konusunda gayet başarılı(ama şehir planlama değil).

Aşağıdaki fotoğraflarda da görülebileceği gibi Tahran’ın kuzeyi dağlarla çevrili, güneyi ise daha kurak bir yapıda. Havaalanından gelirken o çölümsü bölgeyi görüyorsunuz. Kuzeydeki dağların ardı ise gitmedim ancak Hazar denizinin etkisiyle Karadeniz gibi yemyeşil.

 

Köprüye ulaşım için Şehit Haghani(Shahid Haghani) metro durağı en uygun durak. Oraya varınca da birisine köprüyü sordum. Şansa o da oraya gidiyormuş. Beraber muhabbet ede ede kestirmeden köprüye gittik. Köprü girişinde ayrıldık.

Köprünün bir kısmı daha yapım aşamasında idi. Bende köprüyü geçip aşağıdaki Nevruz parkına kadar yürüdüm. Burda büyükçe havuzlar var. Sonra yolun beni metroya götürmeyeceğine kanaat getirip geri yürüdüm. Dönüşte hava kararmış saat 6 civarıydı. Şu aşağıdaki fotoğraf ben çektim diye demiyorum, çok hoşuma gitti. Adını İranic Titanic koydum 🙂

Köprüde ve parkta ışıklar yanınca daha güzel bir görüntü ortaya çıktı.

Köprüyü geçince bir metro tabelası gördüm. Geldiğim yoldan farklı bir istikamette idi. Gitmez olaydım. O ilk tabeladan sonra başka tabela görmedim.

Bir çifte kumru gördüm parkta, onlara sordum. Erkeğin adı sanırsam Musa Rıza kızın adı Sabh’tı. Beraber geldiğim yoldan geri döndük. Sonra onlar da emin olamayınca güvenlik görevlisine sordular. Meğersek biraz önce doğru yoldaymışım 🙂 Ama bırakmadılar beni. Beraber metroyu aramaya başladık. Yakın olan yerine uzaktaki metroya yürüdük. Yol boyunca biraz muhabbet ettik. Yorulmayın ben bulurum dedim ama illede metroya kadar eşlik edecez dediler 🙂 Bu arada Türkiye’den geldiğimi söyleyince kız bir iki hafta önce başka bir arkadaşının geldiğini söyledi. Adı Muhammed’miş ve Samsunlu’ymuş. Aa ne tesadüf benim de memleketim Samsun dedim(ibretlik bir anekdot). Baya bir yürüdükten sonra en nihayetinde metroyu bulduk. Vedalaşıp ayrıldık. Vedalaşırken Musa Rıza ile sarılıp ayrıldık 🙂 Gerçekten çok tatlı bir çiftti, kendilerine buradan tekrar teşekkür edeyim.

Eyvah Akşam Yemeği Kaçtı!

Bu arada Milad nerde olduğumu ve annesinin çok güzel bir yemek yaptığını söyledi. İçimden heralde yemeği kaçırdım dedim. Çünkü saat 7 idi. Neyse bindim metroya ama o ne! Bizim metrobüsten beter. Felaket bir kalabalık. İş giriş çıkış saatlerinde metro acayip kalabalık oluyormuş onu gördüm. Saat 8 gibi ancak eve varabildim. Babası da eve gelmişti. Biraz muhabbet ettik onunla. O arada annesi hazır kekler ve çay getirdi. Aha dedim akşam yemeği kaçtı keke kaldık dedim içimden. 2 tane kek yiyip çayımı içtim. Sonra Milad ve babasıyla muhabbete devam ettik. Tvde Fatmagül vardı 🙂 Saat 9-9.30 gibi bi baktım yere sofra bezi serildi. Tabaklar falan. Meğersem daha akşam yemeği yenmemiş 😀 Sonradan öğrendim ki İran’da akşam yemekleri bize göre daha geç yeniyormuş. Menüye geçmeden, belki önce İranlılar’ın yemek alışkanlıklarına değinmek lazım.

İran Yeme Alışkanlıkları

İran sofralarında safranlı pilav, turşu, narengi(bir çeşit turunçgil ama portakal değil) demirbaş olarak sayılabilir. Et kültürü benzer. Mesela şu aşağıda gördüğünüz etli sebzeli yemek(ghorme sabzi) yine damak tadıma çok yakındı. Yoğurtları ise baya ekşiydi. Bir de sofrada yok ama çayı bize göre çok açık içiyorlar. Benim gibi bir çaykoliği kesmedi. Bir de Milad’ın annesi tatlı limon diye bir şey ikram etti ama onu da sevmedim. Rengi klasik limona göre daha donuk bir sarıydı. Tadı ise tatsızdı 🙂 Sadece ekşi değildi.

 

Mideyi doldurduktan sonra çayımızı yudumlayıp Milad’la muhabbet devam ettik. Konu tabi daha çok  Türk ve İran siyaseti, ilişkileri, benim İran’daki güç dengeleri anlamaya çalışmamla geçti. Cumhurbaşkanı, Başkan, İslam Muhafızları falan derken bir sürü güç odağı var ülkede.

Türkiye’ye Dönüş

Uçağım saat 5’teydi. Tabiki o saate kadar Milad’ı ayakta tutamazdım. Onun için 12 civarı taksi çağırdık ve yola çıktım. Şoför yine Azeri çıktı ama bu sefer anlaşabildik.

Havaalanına vardığımda uzuuun bir kuyruk vardı. Yarım saate anca ilk X-Ray cihazına varabildim. O arada Afganistanlı bir profesörle tanıştım. Uzmanlık alanı bilgisayar güvenliğiymiş, meslektaş çıktı o_O . Havaalanı ritüellerini yerine getirip bekleme salonuna geçtim. Orada Ömer ile tanıştık. Ömer üniversite okumaya İran’a gelmiş İstanbullu bir arkadaş. Beraber bir şeyler içip, İran ve Tahran’la ilgili uzun uzun muhabbet ettik. Malum Şiiler Hz.Ömer’i sevmediği için o da isminden dolayı bunun cefasını çekiyormuş.

Nihayetinde uçağa biniş vakti geldi ve İstanbul’a doğru yola çıktık.

Yazı sonunda Tahran ve İran gezisi bitmiş gibi oldu ancak yazı serisi İsfahan, Yazd ve Şiraz ile devam edecek.

Ender

Yorumları Gör

  • Gezender blog yazıların devamını bekliyoruz.
    Site arayüz olarak iyileştirme düşüncesi varsa "hakkında / yurt içi gezisi /uygun seyahat tavsiyeleri " gibi başlıklar eklenmesi iyi olabilir.

Share
Published by
Ender

Son Yazılar

Eguisheim Gezi Notları

Salut arkadaşlar! Colmar'ı ziyaret edenlerin görmesini tavsiye ettiğimiz 2 köyden bir diğeri olan Eguisheim yazımızla… Read More

2 hafta önce

Turckheim Gezi Notları

Colmar'ı ziyaret edenlerin mutlaka görmesini tavsiye ettiğimiz 2 kasabadan birisi olan Turckheim, Colmar'a 6 km… Read More

1 ay önce

Colmar Gezi Rehberi

Salut arkadaşlar! Bu yazımızda sizlere Aralık 2023 yılı sonunda ziyaret ettiğimiz masal kasaba Colmar'dan bahsedeceğiz.… Read More

2 ay önce

İspanya’da Hayata Başlamak: NIE ve TIE Nedir? Oturum Kartı Randevusu Nasıl Alınır?

Bu yazıda İspanya'da yaşamaya başlayanlar için özellikle ilk başlarda çok kafa karıştırıcı olan NIE, TIE(yabancı… Read More

2 ay önce

Barcelona Restoran Tavsiyeleri

Hep gezmekten tozmaktan bahsediyoruz biraz da yemekten ve Barcelona'da nerede yemeli ondan bahsedelim. Bu yazıda… Read More

3 ay önce

1 Günlük Pamplona Gezi Notları

İspanya'nın dünyaca ünlü boğa koşularının gerçekleştiği şehir olan Pamplona'ya dair gezi notlarımızı paylaşıyoruz bu yazıda.… Read More

4 ay önce