Gizemli komşunun Pembe Şehri: Erivan Gezi Notları

Kafkasya topraklarındaki ikinci durağımız Ermenistan’ın başkenti Erivan’dı.  

Ermenistan Sınır Kapısı

Bagratashen – Sadakhlo Sınır Kapısına 11.25’te geldik. E-vizelerimiz zaten hazırdı. Görevli sadece Yerivan? ve Turist? sorularını yöneltti. Yes, yes deyip geçtik. Pek sıra yoktu zaten ve 11.42’de işimiz bitmiş, takıma sonradan dahil olan 2 genci bekliyorduk. Neden beklediğimizi yine kaptanımız açıkladı. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ mevzusundan(çatışmalar zaman zaman oluyormuş) dolayı, pasaportta Azerbaycan varsa biraz sorgu sual oluyormuş.

 

Yolun durumundan bahsetmek gerekirse Gürcistan tarafı genel olarak iyiydi. Birer şerit git gel şeklinde. Coğrafya genel olarak düzlük ve bozkır. Ermenistan tarafında ise dağlık ve yeşil bir görüntü hakimdi. Bu güzel manzarayı bozan şey ise patates tarlasına dönmüş yoldu. Kişisel arabasıyla bu yoldan gitmeyi düşünene Allah sabır versin. Kilometrelerce, çukurlara gire çıka, bir sağa bir sola bir yukarı bir aşağı hem kafamız hem midemizle horon teptik. Neyseki yol Vanadzor şehrinden sonra düzeldi. Daha yükseklere çıkmıştık ve yaylaların, otlakların ve dağların yeşil odaklı mükemmel ahengiyle gözlerimiz bayram etti. Sevan gölüne yaklaştıkça dağlar yerini korusa da biraz daha çorak bir görüntü vardı. Sevan gölü Kafkasya’nın en büyük gölüymüş. Aynı zamanda Türk ve Azeri kayıtlarında Gökçe gölü/denizi diye bilinirmiş. Ve Ermeniler için Ağrı Dağı gibi büyük manevi değeri var. Sevan gölünden Erivan’a kadar muazzam dağ ve bulut görüntüleriyle geldik.

Ve Pembe Şehir Erivan..

Erivan güneş ve yoğun trafikle karşıladı bizi. Republik’i beklemeden yol üzerinde hızlıca inmeye karar verdik. İnmeden son dakikalarda minibüsteki bir kadının bizimle Türkçe muhabbet etmesi biraz şaşırttı. Bu coğrafyada Türkçe bir şeyler konuşurken çok rahat olmamak lazım 🙂 Saat 16 civarı marşrutkadan indik ve 5 dakika sonra hosteldeydik. 

Konaklama: Bridge Hostel Armenia

Websitesi: https://www.booking.com/hotel/am/bridge-hostel.tr.html 

Bir hostelde gördüğüm en sıcak karşılamayı burada yaşadım! Çok kibar ve sevecen 2 kadın ve hostelin sahibi olan beyfendi bizi çok güzel karşıladı. Sanki hostele değil de evlerine gelmişiz.

Biraz hoş sohbet dinlenmeden sonra dışarı çıktık. Karnımız zil çalıyordu ama önce para bozdurmamız lazımdı. Baya bir arama sonunda döviz ofisini bir giyim dükkanının içinde bulduk. Ordan Varnegessa pazarına gittik. Burası çeşitli el işi eserler, hediyelik eşyalar için açılmış bir alan. Biraz dolanıp Republik meydanına geçtik.

Hem Erivan’da hem de sınırdan Erivan’a kadar en dikkatimi çeken, gül kurusu diyebileceğim renkteki bina taşları oldu. O renk olmasa bile genelde mat renkler tercih edilmiş. Ermenice adı Տուֆ(Tüf taşı) olan bu taş şehre kendi içinde bir uyum ve ağırbaşlılık vermiş. Bu özelliğinden dolayı Erivan ‘Pembe şehir’ olarak da anılırmış. (Referans: Ermeni bir arkadaş)

Republik Meydanı

Republik, Sovyet-Ermeni mimarisini yansıtan binalarla oval olarak çevrili çok geniş bir meydan. Haritaya bakıldığında Erivan’ın şehir merkezi bir çember gibi düzenlenmiş ve Republik’te bu çemberin merkezinde(inception gibi oldu). Meydanın baş köşesinde Tarih müzesi ve önünde büyük çok güzel bir havuz varken diğer taraflarında hükümet binası, banka, otel gibi binalar var. Akşamları saat 9’da havuzda ışık, su ve müzik gösterisi oluyor. Meydandan kuzeye doğru uzanan Northern caddesi ve sonrasındaki Kuğu Park, Freedom Square, Opera binası, Fransız meydanı ve Cascade çevresi ise insanların eğlenmek, takılmak, alışveriş yapmak için en yoğun olduğu bölüm. Sakinliği, temizliği, şehir planlaması bana bir Avrupa şehrindeymişim hissi verdi.

 

Yemeğimizi, altında bir alışveriş merkezi ve üstü yaya yolu olan Northern Caddesinin girişinde Square adlı mekanda yedik. Karşılaştırma yapabilmeniz adına 2 kişilik pizza, taze üzüm suyu, patates kızartması ve çay için 11400 dram(70 lira civarı) hesap geldi(Türk lirası o günden beri %20 değer kaybettiği için şimdiki kurlar da farklı fiyatlar çıkabilir). Cadde üzerinde lüks giyim mağazaları, kafeler, oteller var. Yolun sonunda Kuğu Gölü’nün olduğu parka geliniyor ama kuğu yoktu. Yine de sessiz sakin güzel bi park. 

Erivan’da 2. Gün

Ermenistan’da Menemenli kahvaltı!

Hostelden çıkmadan önce kablosuz ağın çalışmadığını görmüş ve isterseniz döndüğümde bakabilirim demiştim. Sadece ethernet kablosu gerekliydi. Akşam geldiğimde kabloyu bulmuşlardı. Kablosuz ağı tekrar yapılandırıp çalışır hale getirdim(öhöm öhöm). Sonra Naira ile Ermenice Türkçe ortak kelimeler ve kültür benzerlikleriyle ilgili sohbete başladık. Bir yandan da bizim için demlediği çayı içip ve şeftali marmelatını götürdük.

Yatarken Naira ile sabah 9’da kahvaltıya geliriz diye anlaşmıştık. Kahvaltıya geldiğimizde bize menemen hazırladığını gördük <3 . Çay, peynir, şeftali marmelatı, lavaş ekmek vardı. Güzelce karnımızı doyurup yola düştük. 

 

İlk hedef Republik ve Ermeni Tarih Müzesi’ydi. Ancak müze 11’de açılıyordu. Kişi başı 1000 dram verdik ve yaklaşık 1.5 saat gezdik. İçeride taş devrinden, geleneksel kıyafetlere, etnografi müzesinden, halılara, Ermenistan tarihine kadar birçok konuda 400 000’den fazla materyal var. Biz artık sona doğru atlaya atlaya geçtik. İnce ince gezilse 2-3 saati rahat geçer. Taş çağı ve erken Ermenistan tarihi kısmında çok ilginç eserler var. Özellikle güneş sisteminin ifade edildiği bir alet benim favorim oldu. Binada ayrıca bir sanat galerisi var ancak oraya gitmedik.

Buradan çıkıp dün akşamkine benzer bir rotayı takip edip, Northern caddesi, Opera binası, Fransız meydanı(aslında geniş bir kavşak) ve sonrasında Matenadaran müzesine giden yola saptık. 

Matenadaran

Matenadaran Müzesi şehrin görüntüsüne aykırı durmamış ve mat bir renk tercih edilmiş. Bilet tam 1000 dram, öğrenci ise 200 dram. Tabiki öğrenci akbili her zamanki gibi iş yapıyor 😉 Yaptığımız araştırmalarda müzenin çok beğenildiğini görmüştük. Ancak rehber kesinlikle şart. Çünkü eserlerin gospel, canon, İncil gibi Hristiyanlık inancına has anlamları var. Anlamayınca hızlı hızlı geçip gidiliyor. Üçüncü kat tamamen bunlara ayrılmış. Giriş katta tarihte Ermenilerle ilgili çıkmış fermanlar, belgeler, imtiyazlar var. Onun dışında dünya haritası, özellikle İran’a dair eserler vardı.  Giriş katta sağ odada ise malum döneme dair resimler vardı. Biz rehber tutmadık. Çünkü eserler konu olarak çok ilgimizi çekmedi.

 

Cascade

Müzeden çıkıp aşağı yürüdük ve üzerinde harflerin olduğu  ‘Eternal alphabet project’ yazan duvardan sağa döndük ve direk olarak Cascade’a çıktık. Cascade, girişinde bir park, dışında 4 tane avlusu olan ve yüzlerce basamağa sahip bir sanat kompleksi. Ayrıca merdivenlerin sol iç  kısmında bir müze var. Eserler modern sanata dair ve ben bayıldım(sanat benim için bir hayat tarzı değil normalde). Çalışma saatleri 8-20 ve ücretsiz. Yukarı çıkarken müze içinden yürüyen merdiven ile çıkmak daha mantıklı. İnerken de yukarıdaki merdivenler kullanılabilir.

 

Cascade’ın yukarısında Victory park var. Buraya gitmek için Cascade’ı bitirip bir yokuş çıkmak gerekiyor. Yokuşun bittiği yerde bir anayol ve sağda inşaat gibi gözüken bir demir merdiven var. Oradan yukarı çıkıp tekrar bir meydana geliniyor. Onuda geçince park yolun karşısında kalıyor.

Parkta büyük bir havuz, kayıklar ve lunapark var. Lunapark çalışıyor gibi gözükmüyordu. Havuz biraz yeşillenmişti. Ayrıca parkta yatmak için doğru düzgün bir çim bulamadık. Yerel insanların takıldığı kendi haline bırakılmış bir yer diyebiliriz. Havuz kenarında bir süre oturup, uyuyup kalktık. Ha birde havanın açık olduğu bir gün buradan Ağrı Dağı izlenebilir. Hatta Erivan’ın sırf Ağrı Dağı’nı seyir için kurulan bir şehir olduğunu düşünmeye başladım.

Sonraki istikamet tekrar Cascade’a iniş ve oradan da Lovers parktı. Lovers park gayet naif, güzel bir park. Evlilik fotoğrafı için Ermeni gençlerin favori yerlerinden!

 

Buradan tekrar Cascade’a geçtik. Çünkü burayı bir de gece görmek istiyorduk. Merdivenin ve parkın ışıklarıyla daha göz alıcı bir hale bürünmüştü. Bölge oldukça kalabalıktı.

 

Burada çok oyalanmadan Tumanyan caddesine gidip saurma(şavırma=çevirme=döner) aradık. Çünkü Naira önermişti. En sonunda bulduk. Mekan McDonald’s gibi ama şavırma veya benzeri şeyler yapılıyor. Self servis hizmet. Şavırma 850 dram. Yanında ayran ve patates kızartması (400 dram) aldık. Dönerde bizden farklı olarak lavaşı ince ve ekledikleri yoğurt ile birkaç sos var. Ama hepsi isteğe bağlı, şundan bundan olsun diye siz söylüyorsunuz. Bizde yoğurt vardı sadece. Ayran neredeyse aynıydı.

Karnımızı doyurduktan sonra Republik’e bu sefer gösteriyi izlemek için geçtik. Saat 9.20 gibi oradaydık ve gösteri başlamıştı. Gösteri toplam 3 saat sürüyor. Biz bir saat kadar izledik. Her müzik parçası için ayrı koreografi hazırlanmış iyi bir organizasyondu. Gezi boyunca türlü şekillerde karşımıza çıkan Desert Rose ise güzel bir tesadüftü.

Sonrasında hostele döndük. Naira’nın yine bir sürprizi vardı: zeytinyağlı karnıyarık yapmıştı! Oturduk afiyetle yerken bir yandan muhabbet ettik.

 

Sabah 8’de kalkıp hazırlandık. Kahvaltımız hazırdı. Bugünkü menüde ana besin olarak sucuklu yumurta vardı. 

Planımızı değiştirip ve eski bir manastıra gitmeye karar vermiştik. Bunun için fiyat istedik. Bir tur firması 17000, hostel ise 20000 istiyordu. Biz Naira’nın taksici bir arkadaşıyla sadece manastır için 15000 drama anlaştık. Hostel manastır git gel 84 km için yaklaşık 94 liraya denk geliyordu. Ayrıca bizi dönüşte soykırım müzesine oradan da tren istasyonuna bırakacaktı. Muhtemelen içinde komisyonda vardı ama yine de baya uygun geldi fiyat.

Karnıyarık ve Khor Virap(Hor Virap)(Խոր Վիրապ)

Yolculuk yaklaşık 50 dakika sürdü. Yollar genel olarak iyiydi ancak yol çalışma olduğu için uzadı biraz. Khor Virap’a vardığımızda ise şaşırmıştık. Sınıra bu kadar yakın olduğunu düşünmemiştik. En fazla 100-200 metrelik bir mesafe vardı. 

Bilen bilir Ermenistan dünyada hristiyanlığı kabul eden ilk ulustur. Bu konuda en etkin kişi olarak görülen Gregory’de burada bulunan çukurlarda 14 sene boyunca mahkum edilmiş. Onun hürmetine 642 yılında manastır inşa ediliyor. Manası zaten ‘iki çukur‘ demek olan Khor Virap’a birçok Ermeni hac niyetiyle geliyor.  Birisi 3 metre birisi 6-7 metre derinliğindeki 2 çukura da indik(hacı da olduk iyi mi). Aşağısı dua etmek için kullanılan bir şapel gibi. Karanlık, boğucu ve kara sinekli. Burada kendilerini cezalandırıyorlarmış. Bizdeki çile haneye benzeri bir mantıkta geldi bana. Tasarruf lambaları kilisedeki önemli detaylardandı.

Ağrı Dağı Manzarası

Ermeniler en güzel Ağrı manzarasının Ermenistan’dan izlendiğini söyler. Şanslıysanız Ağrı Dağı’nı Erivan’dan da görebilirsiniz. Maalesef şans bize gülmemişti hava genel olarak sisliydi.

Ağrı dağları biraz buğulu da olsa Erivan’a göre çok daha iyi gözüküyordu. Başka bir taraftan ise Aras nehirini görmek mümkün. Bunun için manastırın yanındaki tepeye çıkmak gerekiyor. Bir de o tepede güvercinci dayılar var. Elinize tutuşturdukları güvercinler yeniden doğuş, uyanış gibi manalara geliyormuş ve bilmem nereye giderse dileğiniz kabul oluyormuş. Tabii ki güvercin kısa bir mesafe uçup sahibine dönüyor. Karşılığı da küçük bir bahşiş.

 

Yaklaşık, 1-1.5 saat sonra burada işimiz bitti. Sanılmasın ki çok fazla gezilecek yer olduğundan. Bol bol fotoğraf için bu kadar sürüyor. 

Soykırım müzesi

Khor Virap’tan sonraki ikinci durak Soykırım Müzesi idi. Sıradan birer Türk vatandaşı olarak Ermeniler’in savlarını, belgelerini, ne düşündüklerini görmek istemiştik. Hassas bir konu olduğu için bunu birisiyle konuşmak yerine müzede görmek daha uygundu.

Müze biraz merkezin dışında kalıyor. Giriş ücretsiz. Müzenin biraz ilerisinde bir de anıt bulunuyor. Uzun, detaylı olarak incelemek için en az 2-3 saat ayırmak lazım.

Müze içeriğinde genel olarak Osmanlı’da Ermeniler’in hayatları ve katkıları, Osmanlının ne kadar acımasız olduğu ve Türkçülük ile İslamcılık üzerine yaptığı zorlamalar, Ermeniler’in yaşadığı sıkıntılar ve sözde soykırım ile öldürülen insanlar ile ilgili belgeler, resimler ve haberler. Bizim tarih kitaplarında rastlayamayacağımız yadsınamayacak bazı gerçekler ve belgeler olsa da, müze tabiki objektiflikten uzak bir şekilde hazırlanmış. Üçüncü bir gözün bu müzeye gelip de soykırıma inanmaması zor. 

 

Müzeden sonra hediyelik bir şeyler almak ve atıştırmak için Republik meydanına döndük. Taksiye toplamda 17000 dram verip ayrıldık.

Erivan’da Taksi

Bir daha para dönüştürmekle uğraşmamak için marketten öteberi aldık ve tren istasyonuna gitmek üzere taksiye bindik. Taksiciye train, tren falan dedim ama anlamadı. Çufçuf (söylerken malum çufçuf hareketini de yaptım) dedim yine anlamadı. Sonra Google Maps üzerinden bakıp incelediğinde adamın jeton düştü ve aynı hareketle dönüş yaptı: ‘Aaa çuhçuh çuhçuh hehehe’ 😀 Bindiğimiz yerden tren istasyonu 2.3 km’ydi ve 600 dram tuttu. Yol boyunca 600 dram hiç değişmedi. Anladığım kadarıyla belirli bir mesafeye kadar aynı ücreti alıyor. Bu da şehir merkezinde herhangi bir yere 600 drama(4 TL) gidilebileceğini gösteriyor.

Erivan’dan Batum’a Tren Yolculuğu

Öncesinde tren biletini nasıl aldığımızdan bahsedeyim. https://ticket.ukzhd.am/ sitesinden üyelik oluşturup kredi kartıyla biletimizi aldık. Erivan – Batum tren programını bu adresten görebilirsiniz. Kredi kartı ile ödememizi yapıp e-posta ile gönderilen biletin çıktısını aldık. Tren istasyonunda ekstra bir işlem gerekmiyor. Birden fazla bilet tipi vardı ancak biz sadece pusetlide yer bulabildik. Standart 4 kişilik kompartımanlarda. Bilet kişi başı yaklaşık 120 TL’ye gelmişti. Öğrenci bileti diye bir olay var ancak internetten alırken indirimli bilet alamıyorsunuz. Peki önceden bilet almaya gerek var mı? Biz işi garantilemek istediğimiz için aldık. Halbuki trenin belki yarısı boştu almasakta olurmuş.

Yolculuk 15.30’da Erivan’dan başlıyor ve yaklaşık 16 saat(resmi 15 saat 40 dakika) sürüp sabah 7.30 gibi Batum’da oluyorsunuz. Yolculuğun çoğu karanlıkta geçtiği için çok bir şey göremiyorsunuz.

 

İstasyona vardığımızda trenin kalkmasına daha 1 saat vardı. 15 dakika sonra ise tren geldi. Biletimizi çalışanlara gösterdik, uzun süre bilette yazan şeylerin hangi vagona kompartımana denk geldiğini anlamadılar ama sonunda yerleşebildik. Genel olarak İngilizce bilmiyorlar. Yaşlı bir kondüktor vardı ve bize biraz kafayı taktı diyebilirim. 

Trende odalar aşağıdaki gibi. Erivan’da bizim vagonda sadece 4 kişi vardı ve 3’ümüz aynı odadaydık! Gwandel isimli güleryüzlü bir Fransız yol arkadaşımız olacaktı. Yaşlı konduktör bir ara gelip istersem bizim Fransızı başka kompartımana postalayabileceğini ima etti. Tabii ki tamamen duygusal 🙂 Yok eyvallah deyip geçiştirdim. Yol boyunca Gwandel ile birçok farklı konuda konuştuk, güldük, eğlendik güzel vakit geçirdik. Sonrasında kendi dilinde konuşabileceği bir arkadaş bulup bizi bıraktı.. Canın sağolsun Gwandel.

Saat 7.30 civarı Batum’daydık.

Ender

Share
Published by
Ender

Son Yazılar

Eguisheim Gezi Notları

Salut arkadaşlar! Colmar'ı ziyaret edenlerin görmesini tavsiye ettiğimiz 2 köyden bir diğeri olan Eguisheim yazımızla… Read More

2 hafta önce

Turckheim Gezi Notları

Colmar'ı ziyaret edenlerin mutlaka görmesini tavsiye ettiğimiz 2 kasabadan birisi olan Turckheim, Colmar'a 6 km… Read More

1 ay önce

Colmar Gezi Rehberi

Salut arkadaşlar! Bu yazımızda sizlere Aralık 2023 yılı sonunda ziyaret ettiğimiz masal kasaba Colmar'dan bahsedeceğiz.… Read More

2 ay önce

İspanya’da Hayata Başlamak: NIE ve TIE Nedir? Oturum Kartı Randevusu Nasıl Alınır?

Bu yazıda İspanya'da yaşamaya başlayanlar için özellikle ilk başlarda çok kafa karıştırıcı olan NIE, TIE(yabancı… Read More

2 ay önce

Barcelona Restoran Tavsiyeleri

Hep gezmekten tozmaktan bahsediyoruz biraz da yemekten ve Barcelona'da nerede yemeli ondan bahsedelim. Bu yazıda… Read More

3 ay önce

1 Günlük Pamplona Gezi Notları

İspanya'nın dünyaca ünlü boğa koşularının gerçekleştiği şehir olan Pamplona'ya dair gezi notlarımızı paylaşıyoruz bu yazıda.… Read More

4 ay önce